Tüm Site İçeriği » Dost Yazarlarımız » Dost Yazarlarımız


Kontrollü psikoz, 2012 felaketi ve foton kuşağı ışık çocukları PDF Yazdır e-Posta
Doç. Dr. Ümit Sayın tarafından yazıldı.   
Çarşamba, 13 Şubat 2013 09:50
2.8/5 (8 oy)

1950’lerde başlayan CIA ve NSA merkezli MK-Ultra projesi yaklaşık 50-60 yıl boyunca insanlarda zihin kontrolünü, psikolojik savaşın temellerini ve kitlesel beyin yıkamayı araştırdı. Bu konuda birkaç milyar dolar, hem gizli laboratuarda, hem toplum içindeki alan çalışmalarında, hem de sosyal mühendislik biçiminde farklı kültürlerde uygulandı. Örneğin, Guyana’da Jim Jones’un kurduğu Halkın Tapınağı kültünün toplu intiharı; Moon Tarikatının kurulması ve şekillenmesi; Scientology tarikatı ve eylemleri; Heaven’s Gate kültünün toplu intiharı; Manson çetesinin satanist eylemleri ve Sharon Tate cinayeti; Candy Jones isimli mankenin hipnozla çift kişilikli olarak CIA hedeflerine uygun olarak 10 yıl boyunca bir Mançurya Kobayı (Manchurian Candidate) olarak yaşatılması; türlü satanist kültler ve niceleri, kayıtlara birer CIA-Derin Devlet operasyonu olarak geçti. Toplumları da belli olgulara hazırlamak ve insan zihnini televizyon ve Hollywood filmleri aracılığıyla şekillemek bu projeler zincirinin bir parçasıydı. MK-Ultra tek proje olarak kalmadı; türlü başka projelere bölündü: MK-Search, MK-Delta, Arthichoke, Project Paperclip, Bluebird, Monarch bu projelerden sadece bir kaçıydı ve hepsinin hedefi birbirinden farklıydı. Hollywood, Pentagon, NSA, DIA, CIA ve FBI’ın direktifleri doğrultusunda pek çok film çevirdi, tabii burada Hollywood’un Yahudiler tarafından kontrol edildiğini ve MOSSAD’ın da bu operasyon ve projelerde büyük bir parmağının olduğunu unutmamak gerekli.

SOĞUK SAVAŞ YILLARI VE SPUTNİK

Soğuk savaş yıllarının başlangıcında, Ruslar Sputniki uzaya atıp, ilk insanı uzaya gönderince, Amerikalılarda bir telaş başladı. Bilimi geliştirip, insanlara bilimi aynı Rusya’nın yaptığı gibi yaymalıydılar. Bu nedenle tüm müfredat programları 1950’lerin sonunda değiştirildi ve tüm Amerika lise eğitimine sistematik olarak matematik, fizik, kimya, biyoloji dersleri kondu. Çünkü Rusları ancak bilimle ve bilimsel düşünebilen bir toplumla alt edebilirlerdi. Örneğin, bizim Fen ve Anadolu liselerimizde bir zamanlar okutulan öğrenciyi deneye yönelten, ünlü PSSC fiziği lise eğitim kitap serisi bu dönemde yazıldı. Ruslar matematik, fizik, kimya alanında çok iyi eğitiliyorlardı ve bu tehlikeliydi, Amerika’da ise pek çok lisede daha öğrenciler daha çarpım tablolarını bile bilmiyorlardı. Bu dönem soğuk savaşın bitimine kadar devam etti; 1990’ların başında Rus komünizmi çöktü ve 1991’den sonra böyle köklü bir fen ve matematik eğitimini topluma yaymaya gerek kalmamıştı. Üstelik akılcı düşünceyi, sorgulayıcı bir mentaliteyi topluma temel eğitimde öğretmek çok tehlikeliydi. Zaten ABD’nin 1-2 milyon düzeyinde bilim insanına ve yöneticiye ihtiyacı vardı; bunların bir kısmını beyin göçüyle dışardan ithal ediyordu, bir kısmını ise kendisi lisansüstü eğitimle kendisi yetiştiriyordu. Geri kalan 298 milyon insanın gerçekleri, bilimi, sistemi, matematiği, fiziği bilmesi ve doğru düşünmeyi bilmesi gerekmiyordu! Geri kalan 298 milyon insan iyi tüketim yapıp, kapitalist sistemi döndürsünler bu Amerika’ya yeterdi! Yalnız bir sorun vardı: insanlarda Hırıstiyanlığa olan inanç gittikçe zayıflamaya başlamıştı, kimse artık kliseye gitmiyordu. Bu insanlar dini sorguladıkları gibi sistemi de sorgulamaya başlayabilirlerdi. Bu durumun ise kapitalist sistemin devamı için katastrofik sonuçları olabilirdi. Bu inançsızlığı kompanse etmek için yeni birşeyler yapılmalıydı. Bu konuda ilk başvurulan Doğu Gizemciliği oldu, çünkü Beat Akımı ve Hippiler ile birlikte Hindistan’a, Katmandu’ya giden yüzbinlerce insan doğudan yeni bilgiler getirmekteydi. Amerikan Derin Devleti, öncelikle bu akımları kontrollü olarak destekledi ve Yeni Çağ akımlarına ait bir çok kültün kurulmasına destek oldu. Fakat Budizm ve Doğu yaşam tarzı, kapitalizmle ve bazı kapitalist ilkelerle çok çelişiyordu. Uzak Doğu felsefesinin temelinde de akılcılık, iyilik, insana değer vermek gibi kavramlar vardı. Mistisizm pek çok Hindu mezhebinde ve kültünde olmasına karşın, Budizm’de, ZEN’de parapsikolojiye ve paranormal olaylara inanış ve bakış zayıflıyordu. Örneğin, ZEN’de saf akılcılık ve bilimsel görüş, düşünüş tüm felsefi sistemin temelini oluşturmaktaydı. Japon teknolojisini, bilimi ve kültürünü yaratan en önemli öğelerden birisi de ZEN felsefesi ve ZEN düşüncesi değil miydi?

Bu konuda önlemler alınmalıydı ve insanlara paralojik düşünme biçimleri aşılanmalıydı ki, insanlar varolmayan, sanal bir dünyada yaşasınlar, yanlış düşünsünler, sistemi ve kapitalizmi sorgulamasınlar! Körü körüne inanç, ispatsız inanç, bilim dışı inanç her zaman çok önemliydi, gerekliydi ve kitlelere paralojik düşünme biçimi mistisizmle ve farklı akımlarla aşılanmalıydı. Nasıl olsa ABD’nin bir kenara ayırdığı 2 milyon bilim insanı ve yönetici, kültürün, fabrikaların, bilimin, akademinin devamını sağlayabilirdi! Geri kalanı ise sistematik olarak zihinsel bir hibernasyona yatırılmalıydı ve sadece tüketim sistemine birer piyon olarak katılmalıydı. Paralojik düşünme biçiminin toplum mühendisliğiyle insanlara enjekte edilmesi 1995-2010 arasında öylesine başarılı olacaktı ki, milyonlarca insan ‘yakında bir ışık-foton çağının geleceğine’ ve insanların biyolojik olarak değişeceğine, 2 sarmallı DNA’larının 12 sarmallı DNA haline dönüşeceğine inandırılır hale getirildi. Bu bilgi dezinformasyonu ve bilim dışı koşullamalarla oluşturulan paralojik düşünce internet, son olarak da facebook aracılıyla milyonlara pompalandı.

Vaat edilenler hiç de fena değildi

Dönüm noktası olarak Maya takviminin bitimi olan 2012 yılı seçilmişti. Ya da öyle gösterilmişti. Hesap makineleri olmayan, basit hesapları bile sicimlere düğüm atarak yapabilen, insan kurban eden ilkel bir Maya kültürünün yüzyıllar önce yapmış olduğu takvim, uzay çağında yaşayan, Hubble teleskobuyla tüm gezegenleri gözleyebilen, uzaya insan yollayabilen bizim kültürümüzde nedense çok önemliydi! Maya takvimi 2012’de bitiyorsa, öyleyse çok önemli şeyler olmalıydı! Bu arada her zaman baştan, yeniden yazılan ve aslında orjinali sürekli distorsiyona uğratılmış şekli olan Nostradamus’un Kehanetleri de imdada koşuyordu ve 2012 tarihini işaret ediyordu. Fakat nedense, herkes, 2012 yılının, Tevrattaki şifrelerle ortaya çıkan ve Yahudilere emredilen Armageddon’un başlangıç süreci olduğu herkesin gözünden kaçıyordu. Armageddon İYİ ile KÖTÜ arasındaki son savaştı; yani İYİ olan Yahudilerle, Kötü olan komşu kavimlar (yani müslümanlar) son kez savaşa gireceklerdi Tevrata göre…

FOTON KUŞAĞI VE IŞIK ÇOCUKLARI

Foton Kuşağına girileceğinin iddia edildiği 2012 de neler vaat edilmiyordu ki: bedenimiz değişime uğrayacaktı; 2 sarmallı DNA’mız, 12 sarmallı hale gelecekti (halbuki DNA hakkında insanlara artık hiç bir şey öğretilmemesinin bir sonucuydu bu, bir DNA sarmalındaki tek bir nükeotidin bile değişmesinin kansere yol açabilme olasılığı, insanlardan nerdeyse saklanıyor ve insanlar körü körüne DNA’larında yeni sarmalları bekler hale getiriliyorlardı); 12 sarmallı, ALIEN filmindeki yaratığa benzemesi gereken yeni ‘ışık bedenimizde’ de türlü değişimler olacaktı. Bir kere artık telepati ile haberleşmeye başlayacaktık, mesafeleri katedebilecektik, ışınlanabilecektik zihin gücüyle, zihin gücüyle cisimleri hareket ettirebilecek ve kontrol edebilecektik. Her türlü parapsikolojik yetenek bizim elimizin altında olacaktı. Nerdeyse bir şeye ‘Ol!’ deyince, o şey olacaktı. İçimizdeki Tanrısal EGO yaptırımları, tüm yönleriyle açığa çıkıyor ve insanı Olimpos dağının tepesine oturtuyordu. Öğrenme hızımız artacak, zekamız milyarlarca terabyte boyunlarına çıkacak ve arşa erecektik: Müjde! Nietsche’nin Über Mensch’i (Üst İnsan) gerçekleşiyordu! Hem de çok tembeldik, bunun için hiç bir şey yapmamıza gerek yoktu! 2012’ de Maya dedelerimizin derin astronomi (!) bilimi ve gözlemiyle bulmuş oldukları gibi FOTON KUŞAĞINA giriyorduk, uzaydan gelen fotonlar herşeyimizi değiştirecek 3 milyar yılda evrimleşen bu bedenimizi, birkaç yılda yeniden var edecekti ve artık IŞIK İNSANINA dönüşecektik. Ama 2012’deki Armegeddon geçişi bayağı sancılı olacaktı (!) ……

 

PARALOJİK DÜŞÜNME VE KONTROLLÜ PSİKOZ

İstihbarat örgütlerinin kitlesel zihin kontrolünde en önemli faktörlerden birisi kontrollü kitlesel psikoz, yani ‘mass delirium’ oluşturabilmektir. Kontrollü psikoz oluşturabilmek için de, bilimsel düşüncenin, akılcı düşüncenin, gerçeği araştıran ve gerçeği sorgulayan düşünme biçiminin ve usun ortadan kaldırılması gerekir! Bunun için insanlara paralojik, kopuk, şizofrenik, arkaik, tutarsız düşünce biçiminin öğretilmesi gerekir. Bir toplumda kontrollü psikoz oluşturabilirseniz, o topluma herşeyi yapabilirsiniz. Örneğin, o toplum veya toplumlar Armageddon’u hiç sorgulamadan, FOTON kuşağına giriyoruz diye algılayabilirler. Bahsedilen fotonlar ise sadece Ortadoğu’da çıkması muhtemel bir Nükleer savaştaki, hidrojen bombasının radyasyon fotonları olabilir sadece! Yoksa uzaydan gelen fotonların oluşturduğu bir foton kuşağı değil! Üstelik, adı foton, bir foton yumağı, dünya gezegeninde biyolojik yapılar üzerinde ne etki yapabilir ki! Ama ne yazık ki, halklar bilimsel bilgi düzeyinden öğlesine koparılmışlardır ki, fotonun-kuantumun-enerjinin ne olduğu konusunda kafaları delirmişcesine karışıktır. Bilimle ve bilim insanları ile, halkın ve sıradan vatandaşın arasındaki uçurum inanılmaz düzeyde fazladır. Okumaktan artık nefret eden halkın bilgisi, bu konularda 3 sayfalık bir broşür bilgisini geçmemektedir. Bir ‘enerji sağaltımı furyası’ almış başını gitmektedir; bu sağaltımları yapanlar enerjinin ne olduğunu, frekansın ne olduğunu, atomun ne olduğunu, kuantumun ne olduğunu bilmeden, bol bol ağızlarından kuantlar saçmaktadırlar!…

 

Parapsikoloji eğilimi insan zihninde ve psikolojisinde var olan bir olgudur ve güçlü bir savunma mekanizmasıdır! Çünkü her insan daha güçlü ve yetkin hale gelmek ve acılardan, ızdıraplardan, anksiyeteden kolay bir yöntemle kurtulmak ister! Belki parapsikolojide iddia edilenlere ait birkaç olgu bilimsel olarak saptanmış olabilir, ama parapsikoloji tarihindeki olayların % 99.9’unun şarlatanlık, göz boyama, illüzyon olduğu artık bilim insanları tarafından ortaya çıkarılmıştır. Yani parapsikoloji veya paranormal fenomenler çok abartılmaktadır, bu yeteneklere sahip olduğunu iddia eden insanlar da büyük olasılıkla, ya para kazanmak, yaşam standartlarını düzeltmek için, ya da sahip oldukları psikotik alt taban nedeniyle bunları savunmaktadırlar. Toplum mühendisliğinin amacı zaten, alt tabanda var olan psikotik alt yapıyı ortaya çıkarmak, kontrollü psikoz oluşturmak ve bunu belli politik amaçlar doğrultusunda daha kontrol edilebilir hale getirmektir.

2012’DE NE OLACAKTIR?

Bilimsel bilgiler ışığında 2012’de tabii ki bir foton kuşağına girilmeyecektir; hoş girilse her yandan foton aksa ne olur, zaten 24 saat güneşten foton akmamakta mıdır? Gezegenlerin aynı düzlemde yar alması ise astro fizikçilerin dediği üzere defalarca olmuş bir olaydır, hiç bir şeyi değiştirmeyecektir. 2012-2014 arasında İsrail’in planlamakta olduğu ve Tevratta şifreli olarak belirtilen bir savaş dönemine girilecektir. Ve dünya insanları buna hazırlanmaktadırlar. Bu Armegeddon öncesi bir savaş da olabilir, Armageddon’un kendisi de olabilir!

2001 için de dünyanın sonu gelecek diye iddia edilmiş ve türlü filmler Hollywood tarafından çevirtilmişti. Tüm toplumlar onbeş, yirmi yıl boyunca, global olarak bir 2001’deki bir kıyamet senaryosuna hazırlanmıştı! Ne oldu 2001’de? 11 Eylül 2001’de İkiz Kuleler bir operasyonla çökertildi ve Büyük Ortadoğu Projesi başlatıldı. Büyük Ortadoğu Projesi, Büyük İsrail Projesinin bir parçasıydı…

2012 de, aynı 2001 gibi aynıdır! Az kaldı, bekleyelim görelim, hangi fotonlar geliyormuş? Kim IŞIK İNSANI olacakmış! Hangi biyolojik yapıların 2 sarmallı DNA’sı, 12 sarmallı hale gelecekmiş? Hangi parapsikolojik yeteneklerimiz ortaya çıkacakmış? Bekleyelim İsrail’in yeni senaryolarını görelim, izleyelim. Aynı bir Hollywood filmi izler gibi….