Habertürk Röportajı: Uzaktangörü, durugörü ve katilin peşinde Yazdır
Sultan Tarlacı tarafından yazıldı.   
Pazartesi, 18 Şubat 2013 09:48

Bu yeni bir bilim sanıyoruz. Aslında tarihi eski ama yeni keşfedilmiş gibi sanki… NöroKuantoloji nedir? Biraz bahsetmeniz mümkün müdür? Evet, NöroKuantoloji, yeni bilimin adı. Henüz 8 yaşında, bilimin tarihine bakıldığında emekleme aşamasında. 2002 yılında ülkemizden doğdu. Bugün artık tüm dünyada ilgili camiada bilinen bir dal. NöroKuantoloji, herkesin çok konuştuğu, “Kuantum Beyin, Bilinç” ifadelerinin akademik adı. Temelde iki ayağı var NöroKuantoloj’nin. Birisi, kuantum fiziğinde ölçme sorunu denen ve 90 yıldır kafaları kurcalayan tartışmaları konu ediniyor. Kuantum fiziğinin, insan bilinci ile ya da gözleyen birisi ile ilişkili olabileceği, bundan yaklaşık 100 yıl önce, kuantum fiziğini kuran babaları tarafından öne sürülmüş. Bu konuda geniş tartışmalar yaratmışlar. Ancak, ne hikmet ise, kuantum fiziğinde bilinçli kişinin ya da bilinçli bir gözlemcinin rol oynayabileceğini tartışanlar, yaklaşık 80 yıl fizikçiler oldu. Bilinçle ilgilenen sinir bilimciler ise bu konudan hiç haberdar olmadı ya da önemsemediler. Son 20 yıldır, artık sinir bilimciler de fizikçilerle bu konu üzerinde, beraber tartışmaya başladılar. Hatta hatta bilinç ve kuantum fiziği konulu ortak uluslar arası kongreler yapılır oldu. Bu tartışmanın merkezinde, bilinçli gözlemci yani insan yatıyor ve insanın, evrenin “oluşları” üzerinde sonuç belirleyici etkisi olabileceğini öne sürüyorlar.

Diğer ana konusu da, bizim “et beynimizde” dillerden düşmeyen kuantum fiziğinin işleyip işlemediği. 90 yıldır, sanki kuantum fiziği, cansız, ruhsuz, katı maddenin fiziği olarak anlatıldı, öğretildi. Ama artık biliyoruz ki, gözle görmemiz kuantum fiziğine göre oluyor. Koklamamız bile kuantum fiziğine göre olabilir. Her gün güneşe çıkıp bronzlaştığınızda kuantum fiziksel bir olay gerçekleşiyor derinizde ve bronzlaşıyorsunuz. Her soluk alış verişinizde hücrelerinizde kuantum fiziği olayları gerçekleşiyor. Daha da ilginci, hayatın, bizlerin ve havadaki oksijenin kaynağı bitkilerde olan fotosentez de kuantum fiziği olayları. Ama gel gelelim insan beyni ya da bilincinden bahsedildiğinde aynı fizik ortada yok. Ateş böceklerinin poposunda bile kuantum fiziği etkisi ve işleyişi ile ışık yayılıyor. Son 20 yıldır, öne çıkan bazı teori ve çalışmalara göre beynimizde de kuantum fiziği işleyebilir. Bu işleyiş bilincimiz, bellek, zihnin, karar vermenin ve hatta ruh denilen algının kaynağı olabilir. NöroKuantoloji, bu iki sorunu ele alıyor ve bilimsel olarak araştırıyor.


Sitenizde dikkatimi çekti. Aslında biraz da böyle konulara meraklı olduğumu belirtmek isterim. “X-Change: Bilincinizi/Zihninizi Kısa süreliğine başkasına vermek ister misiniz?” şeklinde bir başlık var. Bu nasıl oluyor? Yani zihnimi başkaları kullanabilir mi? Tıpkı bilim kurgu filmlerindeki gibi.

Şimdilik bu bir hayal. Hayal ettiğimiz ya da edebildiğimiz her şey, bir gelecek zamanda gerçekleşecektir. Gerçekleşmeyecek olanı zaten hayal edemeyiz. Eğer gelecekte bir gün, bilincin beyinde nasıl ortaya çıktığını anlayabilirsek, onu kopyalayabilir, saklayabilir ve hatta başka mekan ve kişilere aktarabiliriz. Aynen, Galactica filmindeki, insanlardan ayrılamayan saylonlar gibi. Dolayısı ile Avatar, Battlestar Galactica, Matrix filminde ve de X-Change adlı filmde yapılan bilinç aktarımları çok ütopik değil. Mutlaka bir gün olacaktır. Ama 150 yıl sonra ama 1000 yıl sonra. Mutlaka gelecek bir zamanda. O zaman belki de gerçek ölümsüzlük olacak. Hepimizin bilinçleri, bedenler ölse de başka bedenlere ya da makinelere aktarılıp saklanabilecektir. Hatta belki de download edeceğiz zihinleri. Hayal mi? değil ve düşünüyorsak böyle bir olabilirliği, olacaktır gelecekte.

 

NöroKuantoloji, parapsikoloji ile bağlantılı mıdır? Siz nörolog olarak parapsikoloji ile neden uğraşıyorsunuz?

Evet, bağlantılıdır. Her ikisinin de ortak yönü insan bilinci, bilincin doğa üzerinde etkisi olup olmadığıdır. Bir nörolog olarak, bilimin eğitimini alan birisinin parapsikoloji ile ilgilenmesine hoş bakılmaz bilim camiasında. İnsana “deli” denme riski olan bir alan. Çünkü parapsikoloji demek medyumlar demek, hayaletler demek, ruh demek. Bunlar tabi bilimin ilgi alanında değil ama parapsikolojideki özellikle uzaktangörü, durugörü ve telepati dediğimiz durumlar doğrudan bilinçle ilgilidir. Bu saydıklarım zaten, parapsikolojinin en sağlam zemine oturmuş, üzerinde en çok bilimsel kurallara uygun araştırma yapılan alanlarıdır. Ama bilim dünyasında ciddi bir direnç var parapsikoloji hakkında.

 

 

Bir şey daha dikkatimi çekti… Katiller konusu. Hatta bu yöntemle Cem Garipoğlu’nu bulduğunuz, İstanbul Emniyeti ile irtibata geçtiğinizi duyduk. Nasıl yapıyorsunuz?

Yok biz bulmadık Cem G’u, bildiğiniz üzere kendisi teslim oldu.

Bizde, Cem G. bulunamaması ardından bir grup kurduk ve bilgi toplamaya başladık. Önce hassas ve yetenekli kişilerden gönüllü uzaktangörü ile cinayeti nasıl yaptığı, nerede saklandığı, kimlerle olduğu, nasıl yardımlar sağlandığı hakkında bilgiler topladık. Başlangıçta merak olan konu sonra sorumluluk halini aldı. Çünkü öyle bilgiler geliyordu ki inanılmaz. Ne yediği, nerede uyuduğu, nasıl duygular yaşadığı, etrafındaki kişilerle konuşmaları… Özellikle tabi bulunması için saklandığı yerle ilgilendik. 3-4 önemli nokta bulduk ama tabi, bunlar doğrudan adresler değil. Mekan tarifleri. O tariflerden uyan yerleri arkadaşlarımızla tespit edip, ilgili yerlere bildirdik. Elimizde 200 sayfaya yakın bir dosya oluştu. Polisten çok bir doğrudan geri bildirim almadık. Öyle olsaydı çok daha fazla bilgiye ulaşırdık. Ama sanırım endişe ediyorlar. Biliyorsunuz gazete haberlerini “polis medyuma gitti” şeklinde küçümsemeler… Bizimkiler medyum değil zaten, “uzaktangörücü”. Medyum denecek kişilerde var aramızda ama, medyum denince akla gelen kişilerden dolayı medyum lafını kullanmıyoruz. Yani, bir olaya yoğunlaşıp, mekânı ya da durunu tarifliyorlar, çiziyorlar. Şu an sanırım nerede saklandığını kimseye söylemiyor ama bizim bildiğimiz 2-3 yer var. Bunlardan birisi çok kesin. Belki ileride açıklar nerede saklandığını.

 

Çok gerçek ve tutarlı bilgiler elde ettik. Mesela, n ne zaman yakalanacağını ve hatta teslim olacağını 40 gün önceden 16 Eylül tam tarih olarak söyledi aramızdaki kişilerden biri. Aynı zamanda, teslimden bir hafta önce, karanlık, küçük pencereli bir odada bir erkek tarafından, sadece saç traşı olduğunu söylediler. Teslim olduğundaki saç-sakal görüntüsünü hatırlarsınız.

 

Suçluların bulunmasında önemli bir yöntem olarak yurtdışında kullanılıyor sanırım. Türkiye’de neden böyle bir sistem kullanılmıyor? Ürkütücü mü geliyor? Ya da falcılık olarak yorumlayanlar var mı?

Yıllardır Amerika’da ve Avrupa’da polis teşkilatları, ulaşamadığı ve bilgi toplayamadığı durumlarda hassas kişilerden yararlanmıştır. Bulunamayan çocukları bulanlar olmuştur. Hatta çok yetenekli birisi, kayıp çocuklarla ilgili 18 vaka üzerinde çalışmış ve 5’inin bulunmasını bizzat sağlamıştır. 5 rakamı sıfırdan daha iyidir. Birinin bile bulunması, hiç bulamamaya göre çok çok iyi değil midir? Bu kayıp çocuklarda, polisin elinde hiçbir veri olmadığını da bilmek lazım. Yani, bulunma olasılıkları sıfır. Ama hassas kişiler, uzaktangörü ile bilgi toplayabilmekte ve kayıp kişilere ve hatta katillere ulaşmayı sağlayabilmektedirler. Bana göre, uzaktangörü ile bir bilgi edinebiliyorsak, bu bilgi çok silik, sönük ve uçucu olsa bile, sıfır bilgi yani bilgisizlikle, elinin kolunun bağlı olmasına göre çok değerlidir.

 

Bu bilgileri biz açık olarak internette yayınlıyoruz ama bazılarını da ilgili makamlarla paylaştık. Ancak, karşı taraftan yeterli geri beslemeyi pek alamadık. Dediğim gibi, haberler çıkıyor “polis medyuma ve falcıya gitti” gibi. Medyum ve falcı deyince de akla gelen isimler belli. Ama bizim yaptığımız uzun yıllar, askeri amaçlı CIA ve KGB tarafından kullanılmış bir yöntem. Ne cindir ne keramet, nede dinle ilgisi var bu konunun. Sadece bilinçtir bu. Ancak, kafatası sınırları aşan bir bilinç, uzaktangörü (remote viewing) denilen şey. Bence cesaretli olmak lazım. Sizin çocuğunuz kaybolsa ve elde hiçbir bilgi yoksa, sıfır bilgi yani. Bu yolla da biraz uçucu ve zayıf da olsa bilgi toplanabiliyor ise neden kullanılmasın. Kullanmamak aptallık olur.



Ege Life’ta bulunan arkadaşım bir şeyden bahsetmişti. Durugörü yeteneği olan kişileri biraya getirip bazı olayları önceden haber verme gibi bir çalışma yapılıyormuş… Anlatabilir misiniz?

Yola uzaktangörü ile başladık. Yani, gitmediğiniz bir mekanı uzaktan tanımlamak, çizmek, anlatma ile. Ama baktık ki, uzaktangörü durugörü ve telepati ayrılamaz şeyler. Çünkü durugörü yeteneği olan kişiler iyi uzaktangörü yapıyor. Mesela, dünyanın bir ucunda, saklı bir nesnenin ne olduğunu ya da bir odadaki nesneleri tarifleyebiliyorlar. Ya da Cem G. bulunduğu yeri ayrıntısı ile alalatıyorlar. Durugörü, aynı zamanda gelecekteki olayları önceden görme şeklinde de olabiliyor. Kazaları, depremleri, ölümleri, cinayetleri, uçak düşmelerini… Bir yakınınızın başına gelecek olayları ya da topluma mal olmuş kişilerle ilgili olayları.

            Bizim amacımız, ülkemizde hassas kişileri bir araya getirip erken uyarı sistemi gibi, en azından önlenebilir bazı olayları öncenden görmek. Bu hayal mi değil… Çünkü tam 12’den diyebileceğimiz bazı olayları önceden gören arkadaşlar var. Bunun için ülkemizdeki yetenekli kişilerin de aramıza katılmasını bekliyoruz. Ancak, bu işlerle profesyonel ilgilenenler, medyum siteleri olanlardan beklentimiz yok. Cem G. vakası için birçoğuna yazdım, bir kaçı hariç hiçbir yanıt vermediler.

 

Durugörü bir nevi rüyaya yatma değil mi?

Değil. Durugörü şudur. Durugörü, en basit tanımla, normal duyularla ulaşılamayan bilgiye ulaşmaktır. Herkeste olan bir yetenektir. Az ya da çok. bazılarımızda az bazılarımızda çok. Aynı müzik yeteneği gibi. Bazılarımız müzisyen olur, bazılarımız sadece banyoda şarkı söyleyebilir. Ama bilinen, nasıl sporla kaslar büyür ve gelişir, bu yeteneğinde çalışma ile geliştirilebileceğidir. Durugörü, zaman ile sınırlı değildir. Geçmiş, şimdi ve gelecek görülebilir. Durugörü uzaklıkla da sınırlı değildir. Bir çanta içindekiler ya da Jüpiter gezegeni çevresinde ne olduğu görülebilir. Buradaki tek sorun, görülenlerin ya da algılananların, normal duyu organlarımızla alıştığımız tarzda net ve canlı olmamasıdır. Daha uçucu, daha soluk olabilmesidir. Titreşen yapraklar arasında TV ekranına bakmak gibi. Ancak, görmeden ses ya da içsel his olarak da algılanabilir.

 

 

 

Uzaktan görüyü nasıl harekete geçirebiliriz? Yani ben evli olduğumu farz ediyorum. Eşimin beni aldatıp aldatmadığını bu yeteneğimi harekete geçirerek öğrenebilir miyim?

Uzaktangörü, durugörünün daha basit bir tipidir. Toplumda, daha çok kişide vardır bu yetenek. Durugörü bazen doğuştan yetenek olarak ortaya çıksa da, RV olmak için doğuştan yetenek şart değildir. Kendi kendine çalışma ile başarılabilir. Durugörüde, çoğunlukla soluk, kısa süreli hızlı geçen, puslu görüntüler görülür. Buna eşlik eden, diğer duyumsal algılar da olabilir: tad, koku, işitsel algılar... Durugörü esnasında bazı kişilerde kaygı, korku, terleme, nabız yükselmesi, bulantı, neşe gibi değişik duygu halleri ortaya çıkabilir. Uzun yıllar, Amerikan ordusunda kullanılan ve üzerinde en çok araştırma yapılan konu uzaktangörüdür. Herkes bunu deneyebilir, başarabilir. Böyle bir yeteneğiniz var ise, yakınınız için kullanırsanız, ileride başınıza gelecekleri öğrenebilirsiniz. Aldatılmayı da görebilirsiniz. Bunun bildiğim örnekleri var.

 

 

Ya da önemli bir olayı bu sayede çözebilir miyim?

Uzaktangörü yeteneğinin uygulama sınırı yok gibi. Gelecek ve borsa hakkında tahminler, futbol maçları sonucunu tahminde, doğacak çocuğun cinsiyetini tahminde, geçmiş tarihte olan olayları anlamada, İş amaçlı, farklı senaryoların geleceğini tahmin edebilirsiniz, kayıp anahtardan tut da çocukları aramaya, ülke geleceklerini tahminde, kişinin gerçek niyetini tahminde, uzak gezegenlerde ne olduğunu araştırmada, ulusal güvenlik amaçlı olarak, gelecek tehlikeleri anlamada, doğal afetleri ve tehlikeleri önceden bilmede, yakınlarınızın başına gelebilecek tehlikeleri önceden sezmeye… Kullanımı sınırsız.

 

 

Telepati de işin içine giriyor mu?

Telepati hiçbir şekilde, durugörü ya da uzaktangörüden ayrı tutulamaz. Hatta, tek başına telepati çalışması yapmak mümkün değildir. Mutlaka işin içine durugörü, uzaktangörü girer ya da tersi olur.

 

 

Bunu yapabilmek için insanlarda ne gibi özelliklerin olması lazım?

Öncelikle niyet ve istek, işin ciddiye alınması. İnanılanın aksine dinsel bir derinlik gerektirmiyor. Aslında tam apolitik ve laik bir iş. Aynı bilim gibi. Tanıdık biri ile beraber çalışıyorsanız, kalp-kalbe inanma (ikili çalışmalarda duygusal güven), pratik egzersizler yapmak, anlatmaktan ziyade çizmek. Birden fazla yetenekli kişinin bir arada ortak çalışması performansı arttırır. Kadınlarda daha çok ortaya çıkıyor ve daha başarılılar.

 


En çok hangi meslekten insanlar duru görü ya da uzaktan görü yapabilir?

Meslek yok açıkçası. Ama sezgileri güçlü insanlar zaten iş hayatında bunu kullanıyorlar. Sezgi dediğimiz de bir çeşit, ön bilme, önceden bilmedir ve durugörünün mutasyona uğramış hali gibidir. Bilerek ya da bilmeyerek. Riskleri önceden sezip, herkesin davrandığının aksine davranıp iş hayatında başarı elde ediyorlar. Sezgileri güçlü polisler, elde kanıt olmadan katili ayrıntılarda bulabiliyorlar. Sezgileri güçlü devlet adamları bu yetenekle ülkeleri sıçratabiliyorlar. Borsacılar borsada kazanabiliyorlar.

 


Geçmiş ve geleceğin tüm bilgisi zihinde diyorsunuz. Yakın gelecekte, ülkemizde gerçekleşebilecek olaylardan örnekler var mı? Bekleyeceğimiz…

Geçmişte birçok olayı önceden bildi arkadaşlar. Hatta bize kadar gelen yanardağ tüfü bile, 2009 Aralık 22’de “yanardağdan çıkan tüf gibi dikdörtgen şeklinde bir şeyler yağıyor” önceden görüldü. Tren kazaları, uçak düşmeleri, depremler ve kişilerle ilgili olaylar çok. Bunları web sitemizde yayınlıyoruz. Meraklılar, www.evrenindili.com adresine girip bakabilir ve bize katılabilirler.

            Önümüzdeki günlerde, tarih olarak dikkat çeken bazı bilgiler var. Mesela yakın zamanda, Mayıs ayında İstanbul’u korkutacak bir deprem. 3-8 arası olabilir. Umarız büyük olmaz ama korkutacak ve yakın olacak sanırım. Bunun yanında, bir devlet büyüğüne saldırı, suikast girişimi öngörüsü var, tarih bile belli. Ve eski bir siyasetçi kaybı var, kasım-aralık ayında. İsimleri de var ama isimleri belirtmiyoruz hiçbir şekilde. Bunlar elbette öngörü. Yüzde yüz doğruluklarını ancak zaman gösterecektir. Umarım hepsinde yanılırız. Ama madem bunlar olacak, olacağı önceden bilmek de iyidir.

Son Güncelleme: Pazartesi, 18 Şubat 2013 09:50