Giriş Yap-Kayıt Ol
Bir Kelime Öğren
GESTALT |
Uzaktan Görü |
Pirokinesis |
Kelimeler
. | GESTALT |
. | Uzaktan Görü |
. | Pirokinesis |
. | Cadı Tahta |
. | Zombi |
Designed by: |
Parapsikoloji Genel/Öngörüler
Yazar:Evrenin Dili
1996 Yılında Fenomen (sayı 3, sayfa 28) dergisinde, 11 Ağustos 1999'da Batı Anadolu Fay hattında bir deprem olacağı endişesi Ata Nirun tarafından yazıldı. Nedenleri açıklandı ve Fenomen dergisinde belirtilen tarih olan 11 Ağustos 1999'da değil de 17 Ağustos 1999'da büyük Gölcük depremi oldu. Rastlantı mı? Tahmin mi? Astrolojinin gücü mü? Yoksa yazarın dediği gibi "Kehanet ve Bilim Arasında" bir çıkarım mıydı? Derginin sayfalarından alıntıları aşağıda görebilirsiniz. 1999 Gölcük Depremi, 17 Ağustos 1999 sabahı, saat 03:02'de, Kocaeli/Gölcük merkezli olan deprem. Richter ölçeğine göre 7,5 Mw büyüklüğündeydi, büyük çapta can ve mal kaybına neden olmuştu.
|
Parapsikoloji Genel/Öngörüler
Yazar:Evrenin Dili Yönetimi
04 Ocak 2013'de kaydedilen bir öngörü, Gerçekleşme 27 Ocak 2013. Çok güçlü olmasa da iyi bir öngörü: Öngörünüz: "Kimyasal bir koku.. İlaç gibi.. Büyük, depo kapılarına benzer bir kapısı var. İçeriye girp çıkan adamlar görüyorum. O esnada büyük bir yangın görüntüsü. Sonra da patlama sesleri. Önce patladı, sonra mı yandı yoksa yangının etkisiyle patlamalar mı oldu bilmiyorum. Kapının şeklinden... Yangın görüntülerinden ve yangından önce gelen kimyasal bir koku dışında hakkında bir bilgim yok." Kaydı görmek için tıklayınız veya FORUMDAKİ tartışmasına katılmak için tıklayınız
| 7303 tıklama | Email
|
Parapsikoloji Genel/Öngörüler
Yazar:Evrenin Dili Yönetimi
Gerçekten inanılmaz. Bundan daha iyi nasıl anlatılır. Keşke olumlu şeyleri algılamak daha çok olsaydı... Ama algının doğasında bu var. %70-80 kötü ve olumsuz olaylar algılanıyor. Gerçekleşen öngörü açısından sevindirici, ama olay açısından üzücü! Ölümler var. Ama diğer yandan bu olay zaten olacağı için görüldü! olmasaydı zaten görülmeyecekti! Oradaki kurbanlardan birilerinin anlık korkusu veya acısı, zamanın koridorlarında o kadar güçlü bir etki yaratmış ki, 22-23 gün kadar geriye etki edip, öngörüyü gören/algılayanın beynine algı olarak ulaşmış... 22-23 gün önceden olay algılanmış... 31 Aralık 2012'de bu öngörü kaydedilmiş... Olayın ayrıntısını için FORUMDA okumak tıklayınız veya Orijinal kaydı görmek için ise buraya tıklayınız.
| 7206 tıklama | Email
|
Parapsikoloji Genel/Ölüm ve Ötesi
Yazar:Sultan Tarlacı
Psikiyatr, Prof. Dr. Ian Stevenson, 2007 yılında vefat etti. Kendisi yaşamını, ölümden sonra belleğin-bilincin devam edip etmediğini aramaya adamış ve bu amaçla üniversitede bir profesör olarak, tepki de çekeceğini bilerek, 40 yılını bu konular üzerinde araştırma yaparak geçirdi. Türkiye'de bir dönem Hatay-Adana bölgesinde araştırmalar yaptı. 1968 yılında aklına bir fikir geldi. Ölümden sonra eğer bilinç-bellek ve anılar devam ediyor ise o zaman, ölmeden sadece benim bildiğim bir şifre ile kilitleyeceğim bir anahtarın şifresini, öldükten sonra öte alemden dünyada yaşayanlara aktarabilir miyim? Sadece kendinin bildiği şifreyi aktarır isem o zaman ötealemde halen bir şekilde varlığım ve belleğim, bilincim devam ediyorun kanıtı olabilir diye düşündü. Bu amaçla bir anahtarı sadece kendinin bildiği bir şifre ile kilitledi. Kilitlediği yıl 1968. 45 yıldır değişik psişik ve medyumik denemelere rağmen bu şifreye ulaşılamadı. Şu an şifre ile kilitli bu anahtar Virginia Üniversitesinde, Prof. Bruce Greyson'da. Bu kez Türk psişikler şifreyi bulmak için çalışmaya başladı. Siz de çalışmanın bir parçası olmak ister misiniz?
|
Video Seminerler/Video Seminerler
Yazar:Sultan Tarlacı
"İlâhî Nizam ve Kâinat" isimli kitap, tamamlanmasından tam 54 sene sonra, geçtiğimiz günlerde yayınlandı ve meraklıları muradlarına erdiler... Kitap Dr. Bedri Ruhselman tarafından 1958 senesi sonlarında düzenlenen celselerde, yani bir medyum vasıtası ile ruhlarla ilişki kurulduğuna inanılan toplantılarda "Önder" adı verilen ruh tarafından yazdırıldı. Bu "bilgiler" 54 sene boyunca noterde ve banka kasalarında saklandı ve nihayet kitap olarak ortaya çıktı... Metapsişik Tetkikler ve İlmî Araştırmalar Derneği, 54 sene boyunca bu işlerle uğraşanların merakını çeken kitabı "İlâhî Nizam ve Kâinat" adı ile yayınladı. Konuyla ilgili ayrıntılı tartışma ve yorumları forum kısmında "54 yıl saklı kitap" başlığı altında görebilirsiniz. Yukarıdaki videoya yorum eklenmeden bilgiler derlenmiş ve karşılaştırılmıştır.
| 12155 tıklama | Email
|
English/English
Yazar:Sultan Tarlacı
What we call science is the systematization of information obtained from nature. Nature has had its own laws from the beginning. Some of these laws are easy to express, while others stretch our understanding and even our sense of logic. Our efforts to understand nature and its workings, that is our production of scientific knowledge, will never end. We may never truly understand the workings of nature, or get close to the real truth. Therefore, it is ridiculous to behave as if we knew all of the workings of nature and to say “this is not scientific, it is in conflict with the (known) laws of science”. The clearest example of this is when we see the workings of quantum physics in biological structures. When nature is working, it does not know the laws of our science and doesn’t even take notice of them. Nature even sometimes winks at us with “anomalies”. We learn from nature but we cannot impose on nature the laws we have learned from it.
|
Uzaktangörü/Uzaktangörü Nedir
Yazar:Evrenin Dili
Genelde, uzakta saklanan, kişinin bilgi sahibi olmadığı bir “şey”i tanımlamaya çalışması ve çizmesidir. Bu bir zarf içerisindeki saklı resimi, kayıp bir çocuk, bir katilin saklandığı yeri, kaybettiğiniz yüzük, bir çanta içindekiler, kutuplardaki arkadaşınızın evinin içindekileri algılayarak çizmeye çalışmak ve tanımlamaktır. Durugörü nadir bir yetnektir ama buradaki uzaktangörü hemen herkeste vardır! Denemeden emin olamazsınız... Uzaktangörü (Remote viewing, RV), durugörünün daha basit bir alt tipidir. Algılarımızın ulaşacağı mesafe dışında saklı bir nesnenin, fotoğrafın veya koordinati verilmiş (enlem-boylam) yerde ne olduğunu çizme, tanımlama, anlatmadır. Toplumda, daha çok kişide vardır bu yetenek. Durugörü bazen doğuştan yetenek olarak ortaya çıksa da, RV olmak için doğuştan yetenek şart değildir. Kendi kendine çalışma ile başarılabilir. Uzaktangörüde, durugörüde bashettiğimiz hiç bir kaygı, korku, endişe, görüntü görme olmaz. Sakin bir ortamda, yoğunlaşarak resim çizmeye benzer. Tabi bu resim çizmeyi sistematik ve aşamalı olarak yapmak gerekir.
|
English/English
Yazar:Anthony Shafton
Belief in psychic events such as precognitive dreams runs quite high in the general population of the U.S.—between 25% and 50% in most surveys. But among blacks here, the rate of belief is still higher. Belief in predictive dreaming was affirmed by 92% of the 116 African-Americans I interviewed (as well as by 84% of 25 black male prisoners who responded to questionnaires), but by a much lower 57% of a matching white sample of 80. Thus in my samples all but a small percentage of blacks believe in predictive dreams, while only something over half of whites do.
|
Diğer Yazılar/Diğer Yazılar
Yazar:Sultan Tarlacı
İlaçlar ve firmaları hakkında uzun zamandır yazmak istediğim bir konu vardı. Sırası gelmişken paylaşmak istiyorum. Öncelikle ilaç firmaları bilim insanlarını ve onların keşfetme arzusunu kullanarak yeni ilaçlar buluyor. Ama asıl araştırma geliştirme gayesi ve harcama gerekçesi daha fazla kazanımdır. Kapital, para, kapitalizm... Yoksa, “Allah razı olsun” desinler diye ilaç geliştirilmiyor. Bir kaç örnekten bahsedeğim. Mesela;
1. Kemik erimesi/osteoporoz ilaçları. Bütün gün evinin balkonunda oturup, kemik erimesi ilaçları kullanan, 80 yaşında teyzeler var. Günde 300 metre yürümüyorlar. Sadece ev içindeler ve binlerce lira maliyetli kemik erimesi ilacı alıyorlar. Neden? kalçaları kırılmasın diye.. Sanki bizim yaşlı teyzelerimiz, Avrupalı, zırt pırt her yere turistik gezi yapan, gördüğümüzde "bu yaşta ne arıyor burada yaw, otursaydı evinde...." dediğimiz, 80 yaşında yaşlılar gibi de kemikleri erimesin, kırılmasın.
Bu teyzelerimiz, aynı zamanda kemikler sertleşsin diye de dik olması, yürümesi gereken, kemiğe yük bindirmesi gereken teyzem, akşama kadar balkondan sokağı izliyor. Aynı teyzem, aynı zamanda 3-4 ayda birde kemik dansitometresi yaptıyor. Ek maliyeletler çok ciddi. Birde ek olarak yüksek tansiyon, şeker, astım, kalp hastalıkları nedeniyle aldıkalrı diğer ilaçlar düşünüldüğünde, günde 15-16 hap... Birde hapların nasıl olduğunu bilmediğimiz, kendi aralarında kötü/olumsuz etkileşimleri....
2. Yağ düşürücüler. Acaip bir piyasa, 75-85 yaşında dedelere kolesterolü 200 altına insin diye yazılıyorlar. Kolesterolun etkisi, damar sertliğinde zaman içersinde çıkar ve de dedemin yaşayacağı yıla bakılır ise neden kullanıyor belirsiz. Kullanılınca yararı uzun vadeli çıkar. Bu etki süresi 5-10 yıl sonrasına yayılır. Bu şekilde kullanan hasta sayısı herhalde binlercedir. Hekimler de otomatiğe kapılmış yazıyorlar. Kolesterolü yüksek veya “korusun hastayı, damar sertliği artmasın, yazalım”.
Basında sürekli kolesterol haberleri, hastalar korkuyorlar. Hekimler yazmak zorunda kalıyorlar. "Ben yazmassam başkası yazacak, en iyisi mi ben yazayım..." Ya da diğer hekim "Aaa... kolesterol uçmuş dede, 218, sana kolesterol hapı vermemişler..." denilir diye... Üstelik bu kolesterol yükselince de başağrısı yapabiliyor. Nereden çıktı ise eklem ağrısı, baş ağrısı bile kolesterol yüksekliğine bağlanıyor bu günlerde....
Kolesterol ilaçları ciddi oranda bunamaya neden olup, hafıza kaybı yapıyorlar. Bunu da unutmamak lazım.
Bir kongrede bir ilaç firması destekli anlatıcı, yeni gelen bir kolesterol düşürücüyü anlatırken “kolesterolu 100’e düşürmemiz lazım. Aborjinlerde üst sınır 100. Biz modern toplumlarda elde edilen 200 değeri normal insan doğasında yok, aslında daha düşük sınıra inmeli...” dedi! Bir çok kişi güldü ama bazıları da dikkate aldı. Dikkate alanlar ne yapmış olabilir tahmin edin!
Diğer yandan düşük kolesterol beyin kanamalarını arttırır. Çünkü kolesterol düşünce, damar sertliği azalıp, damar cidarı yumuşuyor ve damar daha çabuk yırtılıyor. Bu konuyu destekleyen bilimsel çalışmalar var.
Ve de korku toplumda! Kork kork kork! Ciddi bir beslenme baskısı var: onu yeme-bunu yeme, kolesterol açısından, doğal beslen, doğal beslen ve doğal öl! Oysa tıp fakültesi 2. Sınıf ders kitabında yazar “kolesterolun %80’i karaciğerde, bedende içsel olarak yapılır/sentezlenir”. Hatta bunun genelde geceleri olduğunuda yazıyordu galiba. Sadece %15-20’si dışarıdan besinlerle alınır. Yüksekliği var ise yüksek oranda, anne-bananızda da yüksektir. Yani aileden gelen bir yüksekliği vardır... Yumurta yeme, et yeme... Yumurtanın kokusunu bile alma... Korku korku... sanki insan bir kelebek de elinle tutunca kanatları kırılacak.
3. Bir sorun demans/bunama/Alzheimer ilaçları. Bunlardan bazılarının hiç bir etkisi yok ve bilimsel çalışmalarda da mesela birisi için, etkisi 70 puanlık bir ölçekte 2 puan değişiklik/iyilik oluşturması. Toplam ölçekte %5’den az bir düşüklüğe denk geldiği halde, istatistik oyunla ETKİLİ bulunmuş ve hastalara yazıyoruz. Ama ciddi bir etki yok. Etkiyi anlamak için 100 kadar hastaya yazmanız ve 2 hastada ancak bir iyilik hali görmeniz gerekiyor. İnanılmaz! Oysa hiç birisi iddialı ve gerçekten hekimlerin de yararına inandığı demans ilaçları değil. Bakanlık fiyat ayarlamalarından önce kutuları 300 TL idi. Şimdi de pahalı gruptalar. Şakır şakır yazılıyorlar...
4. Depresyon ilaçları da ilginç. Bir depresyon ilacı plaseboya göre sadece %8 daha fazla kişide depreyonu iyileştiriyor (Plasebo [ilaç olmadığı halde, renkli ilaca benzetilmiş sahte haplar diyelim] alanda %30, ilaç DENİLENİ alanda %38) ve de 6 ay sonra ilaç alan grubun da yarısında depresyon geri dönüyor. Al sana etki kaldı geriye %19 başarı. Bu mu bir maddeyi anti-depresan olarak kullanmak ve piyasaya/satışa sürmek gerekçesi. Nenemizin ilaçları plasebo olarak daha fazla etki eder ve bu dediğim ilaç 2-3 ay kadar önce memleketimzie geldi. Para toplamaya... "Yeni ve yan etkisi çok az" ilaç olarak!
5. iİaç firmalarının hekimlere ilaçları tanıtırken, abartılı, gizlenmiş bilgili ve kısmen sanki ÇOK farklı/güçlü etkili bir ilaçmış gibi presentasyonları. Şu anda elimde var öyle bir tanesi. Mesela yeni çıkan bir ilaç, bir hastayı iyileştirmesi için 5 hastada kullanılması gerekirken, daha eskisi ve neredeyse yenisine göre bedava olanı 3 hasta tedavi ettiğinde 1 hastayı iyi ediyor. Buna NNT (number need to treatment) deniyor. Yani bir başarılı BİR hasta tedavisi veya hedef beklentisi için (ağrısının gitmesi, azalması) tedavi edilmesi gereken hasta sayısı. 3 ile 5 farklıdır ve buradan ilacı kullandığınızda başarılı olma oranınızı da görebilirsiniz. Ama yeni çıkan ilaç daha pahalı ve sanki mucize ilaç gibi sunuluyor. Bu farkları da hekimlere göstermek lazım.
| 4156 tıklama | Email
|
Powered by AlphaContent 4.0.7 © 2008-2025 - All rights reserved