NeuroQuantology’nin 10 Yıllık Öyküsü, Uzun ve ince bir yol PDF Yazdır e-Posta
Sultan Tarlacı tarafından yazıldı.   
Cumartesi, 16 Şubat 2013 10:41
2.4/5 (10 oy)

Dergilerin de insan yaşamı ve canlı varlıklar gibi biyografik bir süreçleri vardır. NeuroQuantology’nin ilk tohumları 2001 yılında basit bir web sayfası ile başladı. Başlangıçta bir adı bile yoktu ve alt başlık denebilecek bir tanımlama ile ortaya çıkmıştı: “New approach to the consciousness.” Neydi bu yeni yaklaşım? Yeni yaklaşım sinir biliminin kuantum fiziği ile harmanlanarak, sinir bilimsel çözülemeyen sorunların yanıtının kuantum fiziği yardımı ile aranması yaklaşımıydı. Bu ilk tohumun atılması ardından Ekim 2001’de NeuroQuantology kelimesini ilk kez kullanarak, bir derginin ve sonra da olası bir bilimsel alanın isim babası oldum. İsmi oluşturma mantıksal çıkarımların sonucu olduğu kadar sezgisel bir sonuçtu aynı zamanda. Başlangıçta, “acaba böyle bir kelime kullanımda var mı?” diye ilk bakılan yer olan internet arama motorlarına göz attım. NeuroQuantology terimine rastlamadım. Oysa bilindiği üzere neuro- ile başlayan birçok klinik ve kuramsal bilimsel başlıklar vardı ve nasıl şimdiye kadar kullanılmadığına hayret etmiştim.

            Şubat 2002’de dergi için International Standard Serial Number alarak (ISSN 1303-5150) en azından bir nevi tescil yapılması sağlandı. Yine bu dönemde dergimizin logosu yaratıldı. Logo iki ayrı darinenin kesiştiği noktada kırmızı bir daireden oluşuyordu ve iki daire neuroscience kuantum fiziğini işaret ederken, ortada kalan alan her iki bilim alanının ortak noktası olan NeuroQuantology ilgi alanını sembolize ediyordu.

Eylül 2002’de NeuroQuantology dergisinin amaçları web sayfasında sıralandı. Bu amaçların merkezinde insan bilincini ve yüksek bilişsel işlevlerini anlamada kuantum fiziğinin/mekaniğinin yardımını almak yatıyordu. O zamana kadar bazı önde gelen fizik dergilerinde “quantum mind” kapsamı altında sinirbilimi ile ilişkili kuantum fiziği makaleleri yayınlanıyordu. Genelde kuantum fiziğindeki ölçme sorunu ile bilinç ilişkisini anlamaya çalışan makalelerdi bunlar. Bazı kognitif bilim dergilerinde de nadiren kuantum fiziğinin, yanıtı olmayan özgür irade, seçim, karar verme ve bilinç konusunda bize yanıtlar verip veremeyeceği konusundan tartışmalı makalelere yer veriliyordu. Arada da yine “quantum mind” başlığı altında uluslararası konferanslar düzenleniyordu. Ama her iki konuyu ele alan akademik bir dergi yoktu. Bu eksikliği görerek NeuroQuantology dergisinin ilk sayısını 2003 yılında yayınlandık. İlk sayılarımız konuyla ilgilenen kişileri davet ederek oluşturduğumuz bir sayıydı. Arkamızda güçlü bir yayınevi, reklam ve tanıtım için finansal destek yoktu. Bizimkisi amatör bir başlangıçtı sadece.

            Mayıs 2004’de ise www.NeuroQuantology.com alan adını satın alarak dergiyi yayınlanmış eski sayıları ile birlikte bu alana taşıdık. Bu alanda 3 yıl, yine basit web formatında, Portable Document Format (PDF) ile tam metinlere ücretsiz ulaşılabilecek durumda yayın yaptık. Makale kabulu, değerlendirimi ve zahmetsiz bir dergi yayıncılığı için daima bir elektronik yayıncılık sistemine gereksinimimiz olmasına karşın, yıllık maliyetleri 10 bin doları bulan dergi yayıncılık sistemlerinden edinemedik.

2007 yılında, ücretsiz olarak dağıtılan dergi yayınlama sistemi olan Open Journal Systems (OJS) ile karşılaştık. Bu bizim için bulunmaz bir nimet oldu. Kendilerine ve insanların bilgiyi yayma çabalarına katkılarından dolayı bu projeyi geliştirenlere teşekkür etmek gerekiyor. 2007 yılında tüm eski sayılarımızı OJS’e aktararak yayıncılığımıza bu sistem üzerinden devam ettik. Başlangıçtan bu yana eksik bir sayımız veya yayını geciken bir sayımız olmadı. Hatta birçok sayıyı zamanından önce hazırlamamıza rağmen, yayınlanması için zamanının gelmesini bekledik.

            OJS bize birçok avantaj kazandırdı. Birçok alt başlıklar, bölümler oluşturduk. Her bölüme editörler atayabildik. Derginin yeni sayılarını daha kolay, hızlı ve pratik olarak yaratma imkânı oldu. Sürekli tekrarlı yazılan mailler yerine sistem otomatik maillerle, makale sahibine makale gönderildiği anda yanıt verir duruma geçti. Yayınlanan makalelerin yazarlarını otomatik sıralama ve geniş arama seçenekleri sundu bize. Hakem veri tabanı oluşturarak, hakemlerimizi anahtar kelimelerden kolaylıkla seçer olduk. Hakem değerlendirmeleri otomatik ölçeklerle yönlendirilerek, uniform bir değerlendirme ölçeği yaratıldı ve aynı zamanda değerlendirme süresi kısaldı. Hakem değerlendirmelerini sistem üzerinden makale sahiplerine ulaştırmanın kolaylığını yaşadık. Ayrıca makale gönderen yazarların da anlık olarak makale durumlarını takip etmeleri sağlanır oldu. Okuyucular için ise e-mail bildirim sistemleri sağlandı. Daha birçok özellikleri olan bu dergi yayıncılık sistemi oluşturanlara ve OJS ekibine yürekten teşekkürler ediyorum.

 

Abonelik sistemi ve açık yayıncılık

NeuroQuantology’nin hiç bir maddi desteği ve kaynağı olmadığı için, bazı giderler için son iki yıldır tek tek makale satın alma veya tam abonelik sistemine geçiş yaptık. Ancak makalelerin de herkese ulaşmasını istediğimizden sadece az sayıdaki abonelerimizin tam metinlere ulaşmasının etkimizi ve okunmamızı azaltacağını düşünerek bir çözüm aradık. Çözüm olarak sadece derginin son iki yılını abonelerin ulaşacağı şekilde ayarladık. İki yıldan eski tüm makale ve sayılara (yani 8 yıllık tüm eski sayılara) herkesin ulaşması için açık-ulaşılabilir hale getirdik. Hatta son yayınlanan sayılarda da, o sayıdaki toplam makale sayısının %20-30’unu ulaşıma açık ve ücretsiz yaptık. Dolayısı ile hem abonelik geliri elde etme imkânı oldu hem de dergiyi ilgilenen okur kitlesine ulaştırma imkanına kavuştuk. Bundan sonrada aynı sisteme devam edeceğiz ve yayınlanan her sayı ortalama 1,5 yıl sonra abonelik sisteminden çıkarak ücretsiz, herkesçe ulaşılabilir hale gelecektir. Çünkü okunmak ve serbestçe tam metinlerimize ulaşılmasını istiyoruz.

 

Elektronik Yayıncılık

Son yıllarda elektronik yayıncılık, basılı yayıncılığın önüne geçmeye başladı. Birçok önemli ve maddi güçleri olan dergiler, elektronik versiyona geçmelerine karşın, basılı hallerini de devam ettirmektedirler. NeuroQuantology dergisi olarak, başlangıçtan bu yana basılı bir dergi olarak var olmayı düşünmedik. Bundan sonra da hem kâğıda saygı, hem de basılı dergi için yeterli kaynaklarımız olmaması nedeniyle elektronik versiyonda yayınlanmaya devam edeceğiz. Birçok bilimsel-akademik derginin basılı hallerinin abonelerinin azaldığı ve elektronik versiyonlarına ilginin arttığını biliyoruz. Elektronik versiyonumuzun tam metinleri PDF olarak okuyuculara sunulacak, istenildiğinde okuyucu tarafından basılabilecek. İleride sayfalarımızın görüntüsü ve estetiğinde değişikliklere her zaman açık olacağız.

 

NeuroQuantology’nin Bilime Bakışı ve Küçümsenme

Bizim bilimsel bakış açımıza göre “bilim daima değişir” başköşede aklımızda tuttuğumuz bir ifadedir. Bu nedenle yeni, var olan duruma aykırı fikirlerle karşılaştığımızda, ilk tepkimiz “red” hiç bir zaman olmamıştır. Diğer aklımızda olan ise bilimi değişime zorlayan en önemli şeyin yine bilimin kendisinin olduğudur. Ancak, bazı bilim insanları bunun farkında değil ve her yeniliğe ilk tepkileri “direnç, şüphecilik ve hatta sahtekârlık” şeklinde ortaya çıkmaktadır.

            Bilimde her yeni düşüncenin kabulü daima belli aşamalar gerektirir. Baskın olan bilim insanları, ilk aşamada, genellikle yeni düşüncenin bilinen bilim yasalarını ihlal ettiğini ve olanaksız olgunu öne sürerler. Bu direnç durumu yıllarca sürebilir. İkinci aşamada, şüpheciler istemeye istemeye düşüncenin mümkün olabileceğini, ancak çok da ilginç olmadığını ve iddia edilenin aşırı zayıf yönleri olduğunu itiraf ederler. Üçüncü aşamada ise, öne sürülenin doğruluğunu kabul ederler ve şüpheciler artık sahnede görülmezler. Hatta bazen şüpheciler, aynı düşünceyi ilk kendilerinin düşündüklerini de öne sürebilirler. NeuroQuantology kavramına bakan birçok kuantum fizikçisine ve sinir bilimciye göre, kötümser bakış açısı ile ilk aşamada görülmesine karşın, iyimser bakanlarca ikinci aşamada yer almaktadır.

            Dergi olarak bizim amacımız hiç bir zaman, yüksek bilişsel işlevlerimizin (bilinç, karar verme, özgür irade, bellek...) tam olarak kuantum fiziğiyle açıklanacağı şeklinde bir kabulümüz ve bakış açımız olmadı. Bizim amacımız beyinde klasik fiziğe ek olarak kuantum fiziğinin bir şekilde işleyip işlemeyeceğinin ortaya konulmasıdır. İşlemez ise bunun neden olmayacağının da ortaya koymaktır. Diğer amacımızda sinirbilimcilerin ellerindeki klasik fizyoloji-biyofiziksel bilgilerle açıklayamadıkları yüksek bilişsel işlevlerin oluşumunda, bilimin kraliçesi kuantum fiziğinin yardımını almaktır. Çünkü hem sinirbilimi hem de kuantum fiziğinin birçok ortak tartışma noktası vardır. Bunlardan ilk akla geleni kuantum fiziğindeki ölçüm sorunu ve gözlemcinin ölçümdeki rolüdür. Ölçüm sorununa ek olarak çok uzun bir liste çıkarılabilir. Dergi olarak özellikle negatif yöndeki yazıları, eleştiri ve fikirleri her zaman öncelikli yayımlamaya açığız. Çünkü asıl amacımız “işler” demek değil, bir grup açık fikirli ve konuya meraklı bilim insanına gelecekte tetikleyici rol üstlenmesini ve konunun sürekli tartışılmasını sağlayarak doğru yola yaklaşılmasını sağlamaktır.

            Dergi editorial kurulu olarak, yayınlandığında negatif eleştriler alacağını düşündüğümüz makaleleri de yayımladık. Bilimsel yayıncılıkta Nature, Science ve Brain gibi bir profosyonelliğimiz olmasa da, geçmişte Nature gibi dergilerin yaptığı gaflardan haberdar olmamız bizi cesaretlendirmiştir. Bunlardan bazıları Nature degisinde geçmişte yayınlanan “havadan ağır cisimlerin uçamayacağı” ve yakın zamanda olan “klonlanan resim” makalesidir. Dolayısı ile tutarlılığı ve mantık zinciri doğru olan her makaleyi yayınlamak gibi bir bakış açımız var ve içeriklerinin doğru olup olmadığına zaten zaman ve zeitgeist karar verecektir.

Thomas Kuhn’un “devrim yaratan” diye tanımladığı tüm bilimsel gelişmeler, genellikle zor zamanlardan geçmişlerdir. NeuroQuantology ile ilgilenen bir avuç bilim insanını da bunun dışında değildir. Bilim tarihi bunun örnekleri ile doludur. Tıpkı, Einstein’ın 1901 yılında, görelilik teorisinin Zürih Üniversitesi tarafından reddedilmesi, ardından yine 1905 yılında da ısrarı üzerine “anlaşılmaz/garip” yanıtının verilmesi buna örnektir. 1919 yılında ise görelilik teorisini dünyada anlayanların, Einstein’ın ifadesi ile saedece 12 kişi olması, çok şeyler anlatır. Daha başka örneklerde de olduğu gibi, bunu şiirle ya da gözyaşı ile dışavururlar. Tepkiler Einstein’ı (1879–1955) bile kendi aklından şüpheye düşürür:

Yaşar gibiyim rüyada,

Derim gerçekler başka,

Yine de sorarım, acaba?

Onlar akıllı, deli ben miyim yoksa?

 

Bilim, sürekli kullanımda olan, ama sürekli onarılan bir bina gibidir; sürekli büyür ve kendine yeni eklemeler olur. Thomas Kuhn (1922-1996) bilime olan katkıyı, “normal” ve “devrimci” olarak ikiye ayırır. Normal bilim, bilimsel çalışmanın, kabul edilmiş bir inanç ve uygulama bütünü içinde yürütüldüğü halde, devrimci bilim ise Newton’un mekaniğinden göreliliğe geçiş gibi devrimci değişiklikleri ifade eder.

Teoriler sadece gerçeğe ulaşmanın modellerini oluşturur ve gerçek bizden epey uzaktadır. Gerçeğe sadece yaklaşabiliriz. Kuhn’a göre, geçmişin ses getiren kuramlar bugün nasıl devre dışı kalmışsa, elimizde şimdi var olan doğruya ilişkin açıklamalar da aynı sonla karşılaşacaktır. Doğrusu, bu düşüncenin anlamı ürkütücüdür. Yani Nature, Science gibi dergilerde yayımlanan evren, doğa ve insan ile ilgili makaleler, uzun zaman önce Aristoteles ve Descartes tarafından yayımlanan doğa olaylarını tanımlayanlardan daha güvenilir değildir! Kuhn’un bu bakış açısıyla, Nobel Ödülleri de bilgiye yapılan sahte katkılar yerine geçiyor anlamına gelse de, bütünüyle bilimde tam güvensizlik ve yetersizlikten bahsetmek doğru olamayacaktır. Bugünün bilimsel yöntemi ve yaklaşımı Aristoteles dönemindekinden çok çok farklıyken, Descartes’ın dönemindekinden belki çok farklıdır. Günümüzde, bilimsel yaklaşımlarda hata oranları daha düşüktür. Yine, bilginin paylaşımının hızlanmasıyla, eleştirisel bakışla yanlış önermelerin çöpe atılması daha hızlı olmaktadır.

Bilimde kesinlik, Descartes’ın dinlerden bağımsız bütün insanların paylaşabileceği şüpheciliğinden kurtulma çabası ile başlar ve Newton’un “doğa yasalarında” en son noktasına ulaşır. Bu yasalar, üç yüz yıl kadar fizikte model olarak kullanıldı. Yirminci yüzyılda, bilimsel araştırmaların bizi dünyanın kesin ve doğru bir tanımına götüreceğine dair güven artık yoktur. Herhangi bir açıklamanın, nihai gerçekler olarak görülmekten ziyade mevcut problemlerin çözümlenmesine en uygun olanları olarak kabul edilmesi daha gerçekçidir. Çünkü doğanın insandan önce var olduğunu, ama insanın da bilimlerden önce var olduğunu hatırlamak gerekir. Doğanın ne kadar tuhaf davrandığını gördükçe, en basit olayın bile aslında nasıl gerçekleştiğini anlatacak bir model geliştirmek zorlaşmaktadır. Dolayısıyla henüz bilim serüveninin başındayız ve ayrıcalıklı bir dönem yaşıyoruz.

 

Indekslendiğimiz Veritabanları

2002 yılında ISSN numarasını aldıktan sonra, 2005 yılında Institute for Scientific Information (ISI) veritabanına girmek için başvurduk. Ocak 2008’de de Science Citation Index (SCI)’e kabul edildik. Volum 6, sayı 1’den sonra indekste yer almaya başladık. Kabul edildiğimiz veri tabanları The Science Citation Index Expanded, ISI Web of Science, Neuroscience Citation Index şeklindeydi. Bu bizim için büyük bir başarı olarak kabul edildi. 2006 yılında SCOPUS ve EMBASE veri tabanlarına kabul edildik.

PubMed/MEDLINE’a başvurumuzun 2 yıl ara ile yapılan, iki değerlendirmesinde de kabul edilmedik. Ancak, aldığımız değerlendirme raporlarından öğrendiğimize göre değerlendirme ölçütleri çok öznel ve temel objektif kriterlerden uzak. Temel bilim dergisi olan NeuroQuantology için, klinik raporlar ve vakalar yayınlanmadığı için notumuzu kırmışlar. Hatta ikinci değerlendirmede, dergide birçok yapısal değişiklikler yapılmasına rağmen, ilk değerlendirmeden daha düşük puan verdiler. Oysa NeuroQuantology hiç bir zaman klinik araştırmalar ve vaka örnekleri yayınlamayacak. Bunu kendilerine bildirdik ve umarız bir sonraki değerlendirmede bu veritabanına da kabul edileceğiz. Yine 2011 sonunda PsyINFO veri tabanına da başvurduk. Umarız değerlendirmeleri pozitif sonuçlanır.

            Indexlenme bir dergi için elzem olmasa da çok şeydir. Akademik toplulukta araştırmacılar ve yazarlar tarafından derginin güvenilirliği, sürekliliği ve tutarlılığı için bir ölçü olarak görülmektedir. Diğer yandan bu veri tabanlarına kabul edilmek, içerik olarak da derginin ölümsüzlüğünün bir yoludur.  

 

Impact Factor: Önemli Bir Rakam mıdır?

NeuroQuantology 2008’de SCI’ye kabul edilmesine karşın, ilk impact faktörü (IF) iki yıl sonra hesaplanabildiğinden, 2011 yılı ortalarında ilk IF bize 0,69 olarak bildirildi. IF bir dergide, önceki iki yılda yayınlanan makalelere o yıllar içerisinde yapılan atıf sayısının, o derginin önceki iki yılda yayımladığı makale sayısına bölünmesi ile hesaplanır.

            IF akademik dergiler için değer gösteren kantitatif bir analiz yöntemi olarak kullanılan ölçüttür. Ancak IF’nün kaliteyi göstermesi açısından birçok problemi vardır. Kullanılan atıf verisi iki yıl gibi kısa sürelidir. Ancak Journal Citation Reports’larda beş yıllık bir atıf penceresi de bulunmaktadır. NeuroQuantology için bu 2013 yılında hesaplanacaktır. IF hesaplanırken pay kısmına yapılan tüm atıf sayısı yer alırken, payda da atıf yapılabilir kabul edilen makalelere yer verilmektedir.

Elbette IF gibi metrik ölçümler dergileri karşılaştırma için yardımcıdır. Yine de, herkesin kabul edeceği gibi bilimin önemi tek bir sayı veya indeks ile ölçülemez. Buna rağmen IF, bir dergideki makalelerin ne kadarına atıf yapıldığını, olasılıkla da okunduğunu ve tartışıldığını sayısal olarak gösterir. Bazen araştırmacılar “Sizin derginin IF kaç?” diye sorsalar da bu bireyselliğin değil, derginin bütününün bir ortalama etkisidir. Ancak kesin olan bir şey var ki, 2008 yılı ve sonrasında dergimize makele girişi dikkat çekici oranda artmıştır. Makale girişine paralel olarak her yıldaki ciltlerimizeki toplam sayfa sayısı da belirgin artmıştır.

 

 

Grafik. NeuroQuantology dergisinde 2003-2011 yılları arasında yayınlanan yıllık toplam makale sayıları. Her yıl bir cilt, her cilt dört sayından oluşmaktadır. 2008 ve sonrasında her dergi sayısında yer alan ve dolayısı ile de yıllık toplam makale sayısı belirgin artmıştır. 2010 yılındaki toplama (64+8=72), yayınlanan bir ek sayıdaki 8 makale (kırmızı bar) dahil edilmiştir

 

 

Grafik. NeuroQuantology dergisinde 2003-2011 yılları arasında yayınlanan volumlerdeki toplam sayfa sayıları. Her yıl bir cilt, her cilt dört sayından oluşmaktadır. 2008 ve sonrasında ciltlerdeki toplam sayfa sayısı da belirgin artmıştır. 2010 yılında ayrıca 87 sayfalık bir ek sayı (kırmızı bar) yayınlanmıştır.

 

NeuroQuantology ilk hesaplamada 0,69 IF ve 161 atıfla iyi bir başlangıç yaptı. Neuroscience dergileri içerisinde 237 dergi içerisinde 2 yılda, 213. sıraya yerleşti. Ancak NeuroQuantology dergisinin de sadece bir neuroscience dergisi olmadığını aynı zamanda fizik dergisi olduğunuda hatırlamak gerekir. Yani kuantum fiziği ve sinir sistemini ele alan interdisipliner bir dergidir. Bu nedenle sadece neuroscience kategorisindeki sırlamasının ve de IF’nün NeuroQuantology’nin tüm etkisini göstermediğini düşünüyoruz. Kantitatif olarak IF değeri benzer grup dergileri karşılaştırmayı sağlamasına karşın, NeuroQuantology kapsamında-içeriğinde başka bir dergi olmadığından, kendi alanında tek/unique olduğundan, karşılaştırma ve bir sıralamada yer alması anlamsız gibi gözükmektedir. Elmalarla elmaları karşılaştırmak için başka elmaların olması gerekir. Sadece diğer fizik ve sinirbilimi dergilerinde yayınlanan benzer interdisipliner makaleler ile karşılaştırma anlamlı olabilir ancak bu veriyi resmi olarak elde etmek mümkün değildir. Elbette resmi olmayan bir analiz de bilimsel bir anlam taşımaz.

Diğer bir metrik ölçü de h-indeksidir ve NeuroQuantology dergisi için bu değer 2011 yılında 7’dir. Hem yazarların/kişilerin hem de dergilerin değerlendirilmesinde kullanılmaktadır. Bu indeks hem derginin üretkenliğini hem de impaktini gösteren daha iyileştirilmiş bir ölçüttür. Bu indeks aynı zamanda uzun soluklu bir ölçüm sağlar.

Internet ve elektronik medya çağında, akademik veya akademik ürün vermeyen okuyucular, makalelere ulaşmakta ve içeriklerinden yararlanmaktadırlar. Bir derginin iki yıllık standart IF değeri dolaylı yoldan atıf sıklığını yansıtır. IF değeri, kesinlikle makalelere ulaşımın gizli etkilerinin tümünü yansıtmaz. Örneğin, web sayfamızda, “Popular Articles” başlığı altında en sık indirilen 10 makale yer almaktadır. Bu sıralama tamamen tıklama ve PDF indirme ardından sistem tarafından otomatik hesaplanarak yapılmaktadır. En çok indirilen makalemiz 4662, ikinci sıradaki ise 2410 kez (April 2010’dan beri bu kayıtlar tutulmaktadır) idirilmiştir. Üçüncü sırada yer alan makale ise Aralık 2011’de yayınlandıktan sonra bir ay içerisinde 2172 kez indirilmiştir. Bu IF yansımayan ama okuyucunun ciddi ilgisini gösteren bir etkidir.

Diğer bir örnekte, NeuroQuantology kelimesi 2002 yılında Google, Yahoo ve Altavista gibi arama motorlarında yer almazken, daha sonra 2003’de 100, 2011’de 26 binden fazla bağlantıda yer alır oldu. Google Scholar’da ise 875 bağlantı ile yer almaktadır. Ve hatta geçen bu zaman içerisinde sadece NeuroQuantology kelimesi değil, bu alanla uğraşanlar için “neuroquantologist” ve yaklaşım olarak da “neuroquantologic” kelimesi de takipçilerimiz ve araştırmacılar tarafından kullanılmaya başlandı. Aradan geçen 10 yıl düşünüldüğünde, bu önemli bir etki olarak kabul edilmelidir. Aradan geçen zaman içerisinde birçok makalemize sadece dergilerde değil, kitaplarda atıflar yapılmaya başlandı. The Lancet Neurology, PNAS gibi dergilerde ve hatta BBC TV belgeselinde de NeuroQuantology’e atıf yapıldı. Her geçen gün atıfların sayısı da artmaktadır.

 

 

Şekil. The Lancet Neurology’de NeuroQuantology’den bahsedilmekte

 

Akademik toplumda bir karınca kolonisi kadar az kişi NeuroQuantology ile ilgilenmektedir. Bunların önemli bir sayısının da dergiden haberdar olduğu kanaatinde değilim. Büyük yayınevleri gibi binlerce mail listesi olan kurumlar değiliz. Dolayısı ile onların bize, bizlerin onlara ulaşması zaman alacaktır. Diğer yandan bu konuda çok endişemiz yok. Çünkü ne de olsa dergi olarak henüz 10 yaşına yeni girmiş bir çocuk gibiyiz. Ancak biliyoruz ki dergilerin yaşaması ve büyümesi için besin kaynağı makale girişidir. Bu nedenle okuyucular ve araştırmacılardan makale desteğini bekliyoruz ve bunun sürekli olmasını diliyoruz. Dönem dönem davetli editörlerle seçtiğimiz başlıklar için özel sayılar hazırlayarak, daha zengin bir içerikle bu sıkıntının üzerinden gelmeye çalışıyoruz. Son iki yılda, bu amaçla birçok özel sayı çıkardık ve bu yaklaşım için olumlu tepkiler aldık. Bu yönteme gelecek yıllarda da devam edeceğiz. İleride davetli editörlerin yardımı ile Aşık Beyin, Duyular Dışı Algılama ve Kuantum Fiziği, Kuantum Hesaplama, Tek Fotondan Görmeye, Bilim ve Gizli Sansür gibi özel sayılar çıkarmayı planlıyoruz.

 

Tablo. NeuroQuantology dergisinde hazırlanan özel sayılar ve özel sayıların kendi konularında içerdikleri makale sayıları.

Volum; Issue (Year)

Özel sayının adı

Konuyla ilgili makale adeti

Vol 4, No 3 (2006)

Quantum Monadic Brain

7

Vol 5, No 1 (2007)

Microtubules and Consciousness

12

Vol 5, No 3 (2007)

The Brain, An Electromagnetic System

5

Vol 6, No 2 (2008)

Synaptic Quantum Tunnelling

6

Vol 6, No 4 (2008)

Biophotons and Their Functions

Editor: Fritz-Albert Popp

5

Vol 7, No 1 (2009)

Time, Timing, and the Brain

Editor: Anna D. Eisler, Hannes Eisler

12

Vol 8, No 1 (2010)

Quantum Paradigms of Psychopathology

Editor: Donald Mender

10

Vol 8, No 4 (2010)

Experimental NeuroTheology: Current Concepts and Future Research

Editor: Michael A. Persinger

8

Vol 9, No 1 (2011)

Dreams, Telepathy, and Various States of Consciousness

Editors: Stanley Krippner, Cheryl Fracasso

16

Vol 9, No 3 (2011)

Pioneers Who Have Changed the Face of Science and Those That Have Been Mentored By Them

Editors: Cheryl Fracasso, Stanley Krippner

21

Vol 9, No 4 (2011)

Classical and "Quantum-like" Views of the Genetic Code

Editor: Tidjani Négadi

11

Vol 10, No 1 (2012)

Unbiased Stereological Techniques

Editors: Süleyman Kaplan, Sinan Canan

10

 

Editorial Kurulumuz ve Teşekkür

Editorial kurulumuzda interdisipliner ilgileri olan saygın ve açık fikirli kişiler yer almaktadır. Bunlar arasında yirmili yaşlarında Nobel Ödülü alan, bilimin sansürüne ve köktenciliğine/doğmalarına kafa tutan fizikçi Brian Josephson sayılabilir. Doğrusu adıyla bile bizi onurlandırdı kendisi. NeuroQuantology içeriğine olan bazı kişilerin tepkileri nedeniyle kendisi de sanırız hedef tahtasına koyuldu. Bir dönem aramızda olan Brian daha sonra bizden emekliliğini istedi.

Özellikle NeuroQuantology’nin ilk yıllarında aramızda olan ve yoğun katkılar sağlayan, yapısal olarak derginin yapısal iyileştirilmesine ve tanıtımında katkıları olan Danko D. Georgiev anmadan geçemeyeceğim. Şu an editorial kurulumuzda yer almayan, ancak bir dönem bize ciddi katkıları olan Huping Hu’a teşekkür etmem lazım. Yakın zamanda aramıza katılan ve Quantum Paradigms of Psychopathology bölümüne katkı sağlayan Donald Mender’in heyecanını belirtmem gerekiyor. Biz sıklıkla “normal bilişsel işlevlerde kuantum fiziğinin yeri olup olmayacağını” tartışırken, psikopatoloji ile de durumun ilişkili olabileceğini zihnimize sokan kişidir. Kendisi bize yeni bir alan ve bakış açısı sağladığı için minnettarız. Daha sonra bu bölümdeki görevini Mansoor Malik’e kısmen devretti. Quantum Dynamical Psychology bölümünün editorü Mark Germine özellikle hızlı ve dikkatli değerlendirmeleri için anmak gerekir.

Geçen yıl içerisinde çok saygın ve değerli bilim insanı Stanley Krippner ve onun yolundan giden Cheryl Fracasso, Umit Sayin ile Altered States of Consciousness bölümünü oluşturuldu. Bu bölüme ait makalelerin hazırlanması ve takip edilmesinde Cheryl Fracasso’nun sabırlı ve hızlı çabalarına teşekkür etmem gerekiyor. 2012 yılı başında Social Neuroscience bölümünü oluşturduk ve bölüm editörlüğünü Stephanie Cacioppo üstlendi. Kendisinin dergimize çok olumlu ve değerli katkıları olacağını düşünüyoruz. Sürekli bize katkı sağlayan, kuantum fiziği ve bilinci bir arada derin felsefi bakışı ile harmanlayan üstat Gordon Globus’un katkılarını unutmadık. Yankı bulan sıra dışı çalışmaları ile yorulmak bilmeyen, NeuroTheology’nin kurucusu Michael Persinger’e dergimiz adına teşekkür etmem gerekiyor. Elio Conte’nin bu interdisipliner alanı yeni gençlere öğretmek için giriştiği 2 yıllık okul planlarına ve çabalarına gönülden destek veriyor, teşekkür ediyoruz.

Zaman içerisinde editorial board üyelerimizi yenilemeyi, bilinç-zihin-kuantum fiziği-sinir bilimi-felsefe-matematiği harmanlayacak yeni alt başlıklara yer vereceğimizi hatırlatmak istiyoruz. Bu konuda bize katkı sunabileceğini düşünen herkese kapımız sonunda kadar açıktır. Bize katılmaları bizi mutlu edecek ve güç katacaktır. Bize eklenen her beynin bizi daha güçlü yapacağının düşünüyoruz. Yine dergimiz veri tabanında yer alan 300’e yakın hakemimize de teşekkür etmem gerekiyor. Giderek artan içerik kalitemizin kontrölünü yapanlar ve sahipleri onlardır.

            Sonuç olarak dergiler kaliteli ve ses getiren makalelerle yaşar. İlk amaçlarımızdan biri, sürekli içerik kalitemizi arttırmak ve bu alandaki bilgi üretimine katkıda bulunmaktır. Bunun için dostlarınızı ve araştırmacı arkadaşlarınızı dergimize katkıda bulunmaları için bizim adımıza davet edin. Yeni başlayanlar için temel öğretici makalelerden (kuantum fiziği, sinir bilimi ve her ikisini bir arada ele alan) ileri akademik düşünsel ve deneysel makalelere kadar geniş yelpazede kapsamımız olduğunu hatırlatmak isterim. Onları yeni bilimin mekânı ve dergisi ile tanıştırın. Geçmişteki gibi her katkıya daima açık olduk ve olacağız. Araştırmacı veya yazar olarak makele gönderin, hakem grubumuzda yer alın ya da hiç olmaz ise bizi okuyucu olarak takip edin. Bir şekilde sürekli bizimle kalın. Karınca kolonisi kadar olsak da bir gün tüm dünyaya yayılacağımızı ve NeuroQuantology kelimesini daha anlamlı hale getireceğimizi biliyoruz.