Parapsikoloji Genel/Psikokinezi
Yazar:Sultan Tarlacı
1974’te, Metafaz daktilo kuantum-tesadüf sistemi denilen, gelişigüzel olayları önceden alınmış kodlara göre tekrar yorumlayan bir ara yüz ve insanlara anlam ifade eden bir çıktı cihazından oluşan bir düzenek yapıldı. Temelde Schmidt cihazına benzemekteydi. Metafaz daktilonun merkezinde, bir radyoaktif madde olan Talyum–204 bulunuyordu (talyum beta ışınları yayarak kurşun-204’e dönüşür).
| 11075 tıklama |  Email | Devamını oku
Parapsikoloji Genel/Durugörü
Yazar:Prof. Dr. Ertuğrul Eflel, Klinik Psikofarmakoloji Bülteni 2009;19:193-205 tarafından yazıldı
“Rabbin sizinle ettiği ahdin levhalarını almak için dağa çıktığım zaman, dağda kırk gün kırk gece kaldım, ekmek yemedim ve su içmedim. Ve vaki oldu ki kırk günün ve gecenin sonunda Rab bana iki taş levhayı, ahit levhalarını verdi” (Tesniye, Bap: 9: 9–10)  Son yıllarda mistik deneyimlerin bir tür limbik-temporal lob atağı ya da en azından bu bölgelerin aşırı uyarılmışlıkları ile giden durumlar olabileceği öne sürülmektedir. Epilepsi ile dinin ilişkisinin fark edilmesi aslında tarih öncesi dönemlere kadar gider. Eski Yunanlılar epilepsiyi “kutsal hastalık” olarak adlandırmışlardı. 20. yüzyılın başından itibaren de birçok yazar epileptiklerin bir kısmında aşırı dindarlığın görüldüğünü bildirmeye başladılar (73). Aziz Paul, rahibe Teresa, vaftizci Yahya gibi birçok Hıristiyan azizinin epileptik belirtiler gösterdikleri bilinmektedir (74,75).  Dinî belirtiler epilepside, aura sırasında, iktus sırasında, postiktal dönemde, ya da nöbetlerin arasında (interiktal dönemde) görülebilir (75,76). Özellikle TLE’si olanlarda iktal ya da interiktal dönemlerde mistik deneyimler sıklıkla yaşanır (75,77).  TLE’nin bir aurası olarak “birisinin varlığını hissetme” (sensed presence) ya da bazen gelecekte ne olacağını hissetme (önceden bilme) şeklinde bir algılama bozukluğunun görülebileceği bildirilmektedir (78,79). TLE’lilerde nöbet sırasında ise, ani depersonalizasyon ve derealizasyon hisleri, farkındalıkta artış, ani görsel ve işitsel halüsinasyonlar, örneğin gökyüzünden İsa’nın indiğini görme, göğün açıldığını görme ve Tanrının sesini işitme gibi mistik belirtilerin yaşanabildiği bildirilmektedir (74,80). Örneğin, Sokrat’ın kendi söylediklerinden ve onun hakkında yazılanlardan zaman zaman “kutsal işaret”i algıladığı, işitsel hallüsinasyonlarla giden epizodlarının olduğu anlaşılmaktadır. Sokrat bunu “benim kâhinlik gücüm” diye isimlendirmektedir. Sokrat’ın yaşadığı bu deneyimlerin de aslında TLE’nin basit parsiyel nöbetleri olabileceği ileri sürülmektedir (81).  “Ekstazik nöbetler” denilen temporal nöbetler aşırı memnuniyet, sevinç, coşku ve vecd hali ile giden nöbetlerdir. Hasta bunları daha sonra hatırlar, bazen yeniden yaşamak ister. Çoğunlukla sağ temporal lobun işlevlerindeki bozukluğun mistik ve dinî deneyimlerle birlikte olduğu bildirilmektedir (75,82). Tüm bu bulgulardan hareketle, mistik deneyimlerin temporal lobun derinliklerindeki geçici elektriksel mikronöbetlerden ibaret yaşantılar olduğunu ileri sürenler vardır (74,83). Yine, yükseklerde mistik deneyimlerin sık yaşanmasının ya da İslamî tarikatların ayinleri sırasında sık ve temposu değiştirilmiş nefes alıp vermeler ile transa geçilmesinin de kan oksijen saturasyonundaki değişikliklerin tetiklediği temporal epileptik fenomenlerle ilişkili olabileceği düşünülebilir.  Bazı yazarlar epilepsi ile mistik deneyimlerin ilişkisini açıklarken, bu iki durumun ve bir de sanatçı yaratıcılığının aslında beyindeki aynı olaydan, bazı beyin yapılarındaki nöronların hipersenkronize aktivitesinden kaynaklandığını, arada sadece şiddet farkı olduğunu ileri sürmektedirler (74). Yani bir dereceye kadar sadece artistik yaratıcılığı ya da mistik deneyimleri başlatan ya da besleyen bu hipersenkronize nöronal aktivite, aşırı bir duruma geldiği zaman ya da ulaşmaması gereken beyin yapılarına ulaştığı zaman epileptik nöbetlere yol açıyor olabilir. Birçok yaratıcı sanatçının (Dostoyevski, Van Gogh gibi) ay-nı zamanda epileptik olmaları da bu hipotezle uyuşmakta gibi görünmektedir. Temporal lob epilepsisinde, sanatçıların yaratıcılık süreçlerinde, ya da mistik deneyim sırasında ortak olarak yaşanan yoğunluk hissi ve normalin dışında algılamaların, düşünce bağlantılarının yapıldığı deneyimlerinin sebebi de muhtemelen budur. Memelilerde beynin bazı bölgeleri bu aşırı senkronize çalışma durumuna geçmeye daha eğilimli gibi görünmektedir. Hipokampusun CA3 bölgesi ve vizüel neokorteks yapıları nöronlarında bu eğilim belirgindir. Bu nöronların özellikle ritmik müzik, dans gibi ritmik hareketler ve ışık uyaranlarına cevap olarak hipersenkronize deşarj durumuna geçtikleri bilinmektedir. Ritmik müziğin ve dans gibi ritmik beden hareketlerinin hemen tüm mistik gruplarca vecd halini tetiklemede kullanılmasının nedeni bu olsa gerektir (74).  Epileptik hastalarda nöbetlerden hemen sonra ya da nöbetler arasında görülen epileptik psikozların bir kısmının da dinî hezeyanlarla gittiği bildirilmektedir (75,85). Postiktal psikozların %27’sinin dinî deneyimlerle gittiği bildirilmiştir (86). Postiktal psikozlarda mistik delirler, büyüklük delirleri, baskılanmamış cinsel davranışlar ve yükselmiş mizaç sıklıkla görülür (86).  TLE’lilerin bir kısmının nöbetler arası dönemlerde “hiperspiritüel” oldukları bilinir (76). Epileptik kişilik özellikleri denilen özellikler çok yazma, ruhanî ve dinî deneyimlere yatkınlık ve cinsel istekte azalmadan ibarettir. Bu hastalarda sıkça görülen çok yazma belirtisi de, bu kişilerin bu deneyimleri yaşadıktan sonra oturup bunu dinî biçimde yorumlayan kutsal kitaplar yazmalarında bir et-ken olmuş olabilir (87). Kiliseye giden kişilerde yapılan bir araştırmada TLE’si olanların diğerlerine oranla daha yüksek dindarlık skorlarına sahip oldukları, daha çok postiktal psikozlarının ve bilateral serebral işlev bozukluklarının olduğu bildirilmiştir (73).  TLE’lilerde nöbetler arasındaki dönemlerde dinî inançlarda yoğunlaşma ya da din değiştirmeler de sıkça gözlemlenir (75,76). Aşırı dindarlığın eşlik ettiği epileptiklerde dindarlığın olmadığı epileptiklere kıyasla sağ hipokampusun hacminde azalma tespit edilmiştir (84). Sağlıklı insanlarda yapılan çalışmalarda da parsiyel epileptik benzeri belirtilerle kişiliğin “ruhanîlik” bileşeni arasında anlamlı ilişki olduğu bulunmaktadır (88). Dinden ani dönüşlerle temporal lob epilepsisi arasında da bir ilişkinin olduğu ileri sürülmektedir (89). Bunun tipik örneği İsa’nın havarilerden birisi olan Aziz Paul’dur. Aziz Paul önceden Hıristiyanlığın düşmanı katı bir Yahudi iken, bir gün çarşıda bayılmış, o sırada görsel hallüsinasyonlar yaşamış ve o günden sonra Hıristiyanlığa geçerek onun en büyük propagandisti olmuştur. Mistik deneyimde nörotransmitterlerin rolü Mistik deneyimlerin serotonerjik sistemin bozukluğundan kaynaklanıyor olabileceği ileri sürülmektedir. Örneğin serotonerjik bir madde olduğu bilinen liserjik asit dietilamid (LSD)’in sarhoşluğu sırasında ortaya çıkan değişiklikler mistik deneyim sırasında yaşanan değişikliklere çok benzemektedir (90). LSD intoksikasyonu sırasında da şeylerin anlamının derinleşmesi, evrenle bütünleşme, duyusal algılamaların yer değiştirmesi (sinestezi), zaman algısının değişmesi ve iç ve dış dünyanın ayırt edilemez oluşu gibi belirtiler gözlenmektedir.  Mistik deneyimlerde serotonin sisteminin rolüne dair bir başka veri de karakter ölçeğinde aşkınlık (self-transcendence) skoru (özellikle ruhanîliğin kabulü skoru) yüksek olanlarda 5-HT1 serotonin reseptörlerinin bağlama kapasitesinin azalmış olduğu bulgusudur (91). Ruhanîliğin kabulü, nesnel olarak izah edilemeyen olayları kişinin algılamasını ölçer, bu skoru yüksek olanlar duyu dışı algılama ve bazı olayları üst bir güçle (Tanrı, ya da evrenin enerjisi vs.) açıklama eğilimindedirler. Bununla uyumlu olarak duygu durumu bozukluğu olan İtalyan hastalarda yine kişiliğin aşkınlık bileşeni ile 5-HT1A reseptör geni polimorfizmi (azalmış 5-HT1A otoreseptör ifadesine ve dolayısı ile artmış serotonerjik aktiviteye neden olur) arasında bir ilişkinin bulunduğu gösterilmiştir (92).  Dinî inancın serotonerjik sistemle ilişkisinin bir diğer göstergesi dinî inançlarla OKB’un birçok bakımdan benzerliğinin ve ilişkisinin bulunmasıdır (93). OKB ya da OKB’ye benzeyen belirtiler dindar insanlarda daha sık görülmektedir (46,47,94). Her ikisi de katı ritüellerin yapılmasını gerektirir ve bu ritüellerin yapılması “tamamlık” hissini doğurur. Her ikisinde de ritüellere uyulmaması belirgin anksiyeteye ve suçluluk hislerine neden olur. OKB ile dindarlığın aynı bireylerde sıkça birlikte bulunmasının açıklamasını bu tür dindar insanların akıllarına zorla giren düşünceleri kabul edilemez olarak değerlendirmeleri ve bunun aşırı derecede rahatsızlık oluşturarak OKB’a yol açıyor olabileceği şeklinde yapılmaktadır (94,95).  Sağlam bir serotonin sistemi normal organizmada duyusal uyaranlar üzerinde baskılayıcı ve filtreleyici bir rol oynar, böylece gereksiz uyaranların bilinç düzeyine ulaşması engellenir. Bu sistem bozulduğunda (LSD etkisiyle ya da mistiklerin uzun süreli eğitimlerinin sonucunda) filtre zayıflıyor ve kişi normalde algılamadığı şeyleri algılamaya başlıyor, bu şekilde mistik algılamalar ortaya çıkıyor olabilir (90,91). Alıntıdır: Prof. Dr. Ertuğrul Eflel, Klinik Psikofarmakoloji Bülteni 2009;19:193-205 tarafından yazıldı  
| 19091 tıklama |  Email
Bilim Felsefesi/Bilim Adamları
Yazar:Sultan Tarlacı
1949’da Giuseppe Moruzzi ve Horace Winchell Magoun (1907-1991) beyin sapındaki ağsı yapıyı (retiküler formatio) keşfettiler.[1] Yaptıkları çalışmada üst beyin sapı (mezensefalik) ağının bilinç durumuyla bağlantısını ortaya koydular. Ağsı yapının hasara uğraması durumunda, hayvanlarda hareket yokluğu ve koma durumu olduğun gösterdiler. Duyusal, işitsel ve ağrılı uyaranlar uyanıklık yanıtını elde etmede bu durumda yetersiz kalıyordu.
| 1830 tıklama |  Email | Devamını oku
Parapsikoloji Genel/Psikokinezi
Yazar:Sultan Tarlacı
Parapsikoloji, bilimsel yöntemi ve uygulaması tartışılan birçok konuyu inceler. Bu alanda biliminsanlarından çok, şarlatanların sesi çıktığı için tartışmaların sonu gelmez. Toplum önünde genellikle popüler olmaları nedeniyle, bilim insanlarından ziyade şarlatanlar bulunur. Biliminsanlarının sesinin az çıkmasından dolayı konu özü itibariyle yanıtlardan çok sorulardan oluşan bir konudur. Parapsikoloji başlığı altında popüler kültürde birçok konu ele alınmaktadır. Parapsikoloji, henüz ne olduğu tam bilinmeyen, dış dünyadan etki alan ve dış dünyaya etki eden “psi” denen aracı ile ilgilenir. Parapsikoloji; temel ilgi alanı psi'nin var olup olmadığı ve ölümden sonra bilinç/kişilik/bellek/hafızanın devam edip etmediğinin araştırılmasıdır. Psi, alıcı psi ve verici/etki eden psi olarak iki gruba ayrılır. Alıcı psi; duyular dışı algılama (DDA veya Extrasensory Perception), zihin-zihin bağlantısı (telepati), uzaktangörü (remote viewing), zihin-dış dünya algısı olan durugörü (clairvoyance) olarak, verici/etki eden psi ise zihnin dış dünyaya/madde üzerine etkisi (psikokinezi) olarak tanımlanabilir.  
| 2418 tıklama |  Email | Devamını oku
Yarışmalar/2010-004
Yazar:Sultan Tarlacı
| 7875 tıklama |  Email
Yarışmalar/2010-005
Yazar:Sultan Tarlacı
| 8609 tıklama |  Email
Yarışmalar/2010-002
Yazar:Sultan Tarlacı
 Resimde yazıldığı gibi kıyamet günü. İnsanlar Haitiden deprem sonrası kaçıyorlar. grup grup... Yalnız sağ üstte kayıkta bir adam mı var? Sanki ucundan yakalanmış gibi...             
| 8106 tıklama |  Email
178. Ne Dediler
Bilimin Anlamı/Bilimin Anlamı
Yazar:Sultan Tarlacı
Ne dediler.... “Öncelikle konuyu çok ilginç bulduğumu ve önemsediğimi belirtmek isterim. Notlarınızda da ayrıntılarıyla belirttiğiniz gibi bilim dünyasında oldukça araştırılan ve emek verilen bir konu... Konunun kimya, tıp ve biyoloji ile ilgili kısımlarını da merakla okudum… Kuantum mekaniğinin kavramsal temelleri ve felsefi söylemleri ile ilgili yoğun ve güncel araştırmalar var. Bunlara bir fizikçi olarak yetişmekte zorlanıyorum. Derslerimde bunu hala sürmekte olan canlı bir devrimin içinde yaşıyor gibiyiz sözleri ile açıklıyorum. Bir fizikçi olarak bu söylemleri bilimsel yeni gelişmelerin analitik ayrıntılarından, kullanılan matematiksel yapı, kavram ve yöntemlerden çıkarmaya çalışıyorum. Benim için en güvenilir yol budur. Bütün bu gelişmelerin diğer bilim dallarındaki etkisini neredeyse hiç izleyememekteyim. Bu açıdan sizin notlarınız çok yararlı oldu. Derslerimde deneysel ve gözlemsel olarak doğrulanmış, analitik olarak ispatlanabilen veya çokça kanıt gösterilebilen tespitler dışında yorum yaparken çok dikkatli davranmaya çalışıyorum. Fakat önemli bilimsel gelişmelerin; ince duyarlıklar, nesnel sorgulamalar, cesur öneri ve yeni genellemelerle gerçekleştiği görüşündeyim. Bu önemli konuda verdiğiniz emekleri takdir ediyor ve üstün başarılar diliyorum.”        Prof. Dr. Abdullah Verçin Ankara Üniversitesi, Fen Fakültesi Fizik Bölümü       “…Epey emek harcadığını gördüğüm bu eserin, nörokuantoloji gibi henüz hemen hemen hiç duyulmamış bir alanı tanıtırken, bilim ve felsefe tarihinin ilginç koridorlarında da bizi bir yolculuğa çıkarıyor. Meraklı Türk kam oyundan gerekli ilgiyi göreceğine içten inanıyorum.”   Prof.Dr.Mehmet Emin Özel  Çanakkale Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü    “Bilinç, evrenin başlangıcından  bugüne kadar olan evrimin en üst fiziksel, biyolojik noktasıdır. Bu gelinen noktada bilinç, yaşamı ve doğayı anlamada, çözmede temel araç olmuştur. İnsan hayatını belki de sonsuz kılmaya çalışacak fizik ve bilimsel gerçekleri bilinç sorgulamakta ve keşfetmektedir. Bugüne kadar insan ve bilinç-ruh ikilemindeki ilişkiyi hep doğaüstü ve fiziksel olmayan gerçeklerle açıklamaya çalışırken, bugün artık bilimin ışığında, beyni ve biyolojik yaşamı, beyin-evren etkileşimlerini daha iyi anlayıp açıklayabiliyoruz. Son 100 yılda beyni anlamada çok yol kat ettik. Hücreler arası ilişkilerde, nasıl bilinç oluşuyor ve uzaysal-zamansal süreçte nasıl ve hangi dinamiklerle etkileşiyor konusu birçok bilimadamının ve bilim alanının konusu olmaktadır. Bu anlamda makro ve mikro evrendeki bu mekanizmaları açıklamak son derece zordur ve bir bilim-yaşam felsefesine sahip olunmasını gerektiren bir durumdur. Bu kitap, benim gördüğüm kadarıyla ülkemizdeki ilk ciddi girişimi oluşturuyor. Bu kitap ve konusunun –bilinç, başlangıçtan günümüze evrimi- bütün üniversitelerde temel giriş dersi olarak okutulması gerekir. Bugün, Türk üniversitelerinde, temel evrim ve bilimsel düşünce dersleri verilmez, yani yaşam anlatılmaz. Ondan sonra laiklikten bahsederler. Bu kitap, umarım ki büyük yöneticilerimizin eline geçer ve bu konular öğrencilerin bilinçlerine aktarılır.  Dr. Sultan Tarlacı’yı asistanlık yıllarından beri tanırım, hep bilimsel düşünceden ve yaşamı ve evreni sorgulamadan yana olan yaklaşımı ile takdirimi kazanmıştır. Kendisi hiçbir zaman bir sürüden veya klandan yana olmamış, doğruyu, bilimle öğrenip o doğrudan yalnız gitmeyi yalnız gidebilmeyi göze alabilmiştir. Kendisi, zoru seçmiş, tek başına düşünmeyi, yazmayı ve üretmeyi sürdürmüştür. Bu kitabıyla, yeniçağ bilinci ve çağdaş bakış açılarıyla da,  beyinlerimizi daha da netleştirecek bir akıl-bilim-felsefe kitabı üretmiştir. Kendisi, bugünkü popülist ve rekabetçi olmayan üniversite yapısı içine kabul edilmemiştir; çünkü ülkemizdeki üniversiteler, maalesef hala, feodal ve yaratıcılığa ve üretime saygısı olmayan bilinçler tarafından yönetilmektedir. Bu ülkemizin geleceği açısından ciddi bir sorundur. Dr. Tarlacı tüm bunlara rağmen dimdik ayakta durarak, bilimsel düşünce üretmenin zevkiyle kavgasına ve eserlerine devam etmektedir. Kendisini kutluyorum.”   Prof. Dr. Emre Kumral Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı  
| 4786 tıklama |  Email
Parapsikoloji Genel/Durugörü
Yazar:Sultan Tarlacı
Bir çok işe yarar Gelecek ve borsa hakkında tahminler Futbol maçları sonucunu tahminde Doğacak çocuğun cinsiyetini tahminde Tıbbı tanıları araştırmada Geçmiş tarihte olan olayları anlamada İş amaçlı, farklı senaryoların geleceğini tahmin edebilirsiniz Kayıplar aranabilir (insanlar veya anahtarlar) Kayıp kanıt bulmalarda Kayıp silah bulmalarda Ülke geleceklerini tahminde Kişinin gerçek niyetini tahminde Uzak gezegenlerde ne olduğunu araştırmada Evrenin dışında (?) ne olduğunu araştırmada Kayıp nesnelerinizi aramada (anahtar, kedi...) Ulusal güvenlik amaçlı olarak, gelecek tehlikeleri anlamada Doğal afetleri ve tehlikleri önceden bilmede Yakınlarınızın başına gelebilecek tehlikeleri önceden sezmeye Kazaları önceden bilmede Eğlence amaçlı, oyun amaçlı  Kendinizi tanıma amaçlı kullanılabilir ve Beynin sınırlarını öğrenmeye yarayabilir...          
| 15906 tıklama |  Email
Uzaktangörü/Uzaktangörü Nedir
Yazar:Sultan Tarlacı
Uzaktangörüde gelen bilgiyi anlatmak için isimlendirmeye çalışmak, zihinde var olmayan şeylere dönüşebilir. Bu nedenle görülenleri çizmek lazımdır. “Bir resim bin kelimeye bedeldir” lafını da unutmamak lazım tabi. Uzaktangörü yeteneği, bilincin bir parçası değildir ve bilinçli akla uydurma çabası, kavramlaştırmalar yanlışa neden olurlar. Bilinç aldığı bilgileri önceden bildiklerine uyarlamaya çalışır. Bu nedenle yanlış yorumlar ortaya çıkabilir. Yetenekli bir kişi, bilincin neden olduğu bu çarpıtmayı farkeden ve bunun üstesinden gelen kişidir. Diğer yandan da, bilgiler bilince ulaşmak için eşiği aşmak zorundadırlar. Ve bilinçli analiz edilmelidirler. Bilinç, bilginin belirizliğini bastırmaya çalışır. Bu dengeyi iyi ayarlamak lazımdır. 
| 13530 tıklama |  Email | Devamını oku

Powered by AlphaContent 4.0.7 © 2008-2025 - All rights reserved