Giriş Yap-Kayıt Ol

Hesabınız ile giriş yapın veya kayıt olarak şifre edinin.



Kimler Sitede

Şu anda 87 konuk çevrimiçi

Günün Sözü

Seni sen olduğun için değil, seninle birlikte olduğumda ben olduğum için seviyorum
Gabriel García Márquez

Duru-Rüya Sayıları

Toplam: 4966
Bugün: 0
Bu hafta: 0
Bu ay: 415
Designed by:

A'dan Z'ye Spiritüalizm ve Parapsikoloji Sözlüğü

Sozlukte 417 kayit var.
Sozlukte arama yap
ile baslayan iceren kesin benzer gibi
All A B Ç D E F G H İ K L M N Ö P Q R S T U V Y Z
Sayfa:  1 2 Sonra »
Terim Tanimlama
Ba

Eski Mısırlılar tarafından ölümsüz olduğuna inanılan, bir kişinin özü. Ruh.

Backster Etkisi

Cleve Backster ( ABD) yalan makinesinin mucidi, polislerin teknik eğitim ve öğretimiyle görevli bir elektronikçidir. 1966 yılında bürosunda ki devetabanına yalan makinasının elektronlarından birini bağladı. Amacı verilen suyun bitki tarafından ne kadar sürede emildiğini araştırmaktı. Kayıt bandında sorguya çekilen bir adamın heyecanlarını simgeleyen çizgiye çok benzeyen işaretler gördü.

Backster, ancak tehdit edilen ya da tehlikede bulunan kişilerin zihinsel ve fiziksel güvenliği, yaşamı söz konusu olunca ortaya çıkan çok şiddetli tepkilerin kaydedilebildiğini biliyordu. Kendi kendine, bitkiyi yaralamayı, yakmayı düşündü, ve kayıt bantının ibresin gayet soğuk bir şekilde zikzaklar çizdi. Devetabanı bu düşüncesine bir tepkiyle karşılık vermişti.

İşte bu olay Backster'i sonuçları berrak ve görkemli olan bilimsel araştırmalara yöneltti. Bitkiler başkalarına karşı tepki gösteriyorlardı. Etrafında bulunanlardan hoşlanıyorlar, sahipleriyle yüzlerce km öteden bağlar oluşturuyorlar, felaket anında kendilerini kaybediyorlardı. Sanki bir bellekleri eksikti, birde kendilerine dikkatle bakan bir kişinin son aşklarını mı, yok matematik problemini mi düşündüğünü sezinlemek yeteneği.

Bitkilerden saptayıcı aygıt olarak yararlanmak, bir alarm sistemi yapmak yada onları en karmaşık sistemlerin içine koyup sadece bu makinalara ilişkin düşünceleri onlara ileterek, makinaların işlemesine kumanda etmek olasıdır. Daha geniş anlamıyla yeni bir enerji türü sağlanıyor demektir. Bitkilerde bitkisel haberleşme ve enerjinin karşılıklı etkileşiminin incelenmesi söz konusudur.

Bitkilere ait bir algılama vardır. Bitkisel dünya, normal ötesi araştırmalarda ilkel bir gerçek labaratuvardır. Bitkilere bir kontrol aleti bağlanarak, onların heyecanlarımıza, düşüncelerimize gösterdikleri tepkileri öğrenebiliriz. Bitkiler sevgi, ilgi, şefkat dalgalarını algıyabildikleri gibi nefret, kin, düşmanlık dalgalarınıda alırlar. Gelişmeleri üzerinde bu dalgaların etkisi büyüktür. Müzikten hoşlanırlar ve gelişmelerine etki eder. Bahçıvanlık parapsikolojisinden yararlanmak geleceğin önemli bir uygulama dalı olacaktır.

Bitkiler çeşitli enerjiler yayınlarlar. Onlarla konusabilir, cevap verebilirler. Bitkilerin duyarlı bir sinir sistemi olup, konuya göre değişen heyecansal bir yaşamları vardır.

Banşi/Banshee

Galler bölgesindeki inanışlarına gore, inildiyip bağırarak ölümü haber veren dişi varlık.

Bardo

Tibet Budizminde, varoluşun orta seviyesi. Hayat ve yeniden doğuş arasındaki seviye.

Beden Dışı Deneyim

Kişinin bilinci tamamen yerindeyken kendisinin, fiziksel bedeninin dışında olduğunun farkına varması deneyimi. Ölüme Yakın deneyimde sıkça raslanan bir durumdur.

Bencillik

Kendi isteği üzere olup, kendi oy'unu beğenen; başkasının fikir ve tedvirini kabul etmeyen, mağrur, kendi başına, aldırmaz ve laubali kimselerin bu hali, nefsaniyettir. Başka varlıkların varlığını kuruntulu ve şüpheli gören mezheptir. Bu mezhebe göre yalnız bizim özvarlığımız bilinmektedir. Dış alemin varlığı kesin olarak inkar edilmiştir. Yalnız '' ben '' mevcut görülür, ondan başkası mevcut sayılmaz. Bu hal, ruhsal olarak ilkeldir. Bilgisizlik sebebiyle varlıkta doğuştan vardır. Nefse sevgi duymaktır.

Herşeyi kendine indirgeyerek fiil ve harekette bulunan kimsenin pratik hali nefsaniyettir. Özellikle veya aşırıcı derecede nefse sevgi beslemektir. Gayesi nefsin lezzet ve mutluluğu olan duygular ve bunlardan esinlenmiş hal ve gidiş. Nefse faydası ve iyiliği dokunmayacak bir duygu duymamak, hiç bir fiil ve harekete geçmemek hususunda yeteneksizliktir. Başkasının çıkarını kendisinin kine tabi kılan, her işi ancak bu noktadan muhakeme eden kimsenin durumdur. Bencillik nefse muhabbeti yalnız haklı değil, aynı zamanda ondan bütün bir hayat görüşü ortaya çıkarılacak surette biricik, temel bir duygu olarak kabul eder. Kısaca şahsi çıkar ahlakıdır.

Bencillik ferdin en büyük güç ve çabayla yenmesi gereken bir noksanıdır. Temelinde bilgisizlik yatar. Ruhun bedene maddeye bağlanmasından ötürü, dar şuur, dar idrak ve maddi görgü ve bilgi eksikliği onu bencil hale getirmiştir. Bu eksikliği bilgi, görgü ve tecrübe arttıkça ortadan kalkar ve beşer ruhu engin bir hürriyet içinde ruhsal bağımsızlığını kazanır.

Beyaz Büyü

İyilik adına yapılan büyü veya ritüleller.

Beyin Dalgaları

Beynin elektroanselograf (EEG) aygıtıyla ölçülebilen, dalgalar tarzında kendini gösteren elektriksel etkinlik ritimlerine verilen ad. Kafatası zedelenen hastaların beynindeki elektriksel etkinliği ölçme girişiminde bulunan Alman psikiyatr Hans Berger’in (1873–1941), 1924’te, beyin hücrelerindeki elektriksel etkinliğin karışık olmayıp düzenli dalgalar halinde kendini gösterdiğini bulgulaması, beyin dalgalarının keşfine başlangıç oluşturmuştur. 1934’te İngiliz Lord Edgar D. Adrian (1889–1977) ve B. C. H. Matthews, Berger’in araştırma sonuçlarına paralel sonuçlar elde etmişlerse de bilim, beyin dalgaları konusuyla sistemli bir şekilde ancak 1950’lerde ilgilenmeye başlamıştır. Beyin dalgaları kafa derisi altına elektrotlar yerleştirilmek suretiyle EEG aygıtıyla ölçülür ve dalga frekansları saniyedeki periyodik değişim sayısını gösteren hertz (Hz) birimi ile ifade edilir. Günümüzde tıp ve parapsikolojide beyin dalgaları üzerine araştırmalar sürdürülmekte ve araştırma sonuçlarından uygulamada yararlanılmaktadır.

Başlıca dört dalga ya da dalga ritmi saptanmıştır. Bu dalga ritimleri şunlardır:

1- Beta dalga ritmi: 27–14 Hz arası frekans gösterirler. Özellikler: Bilinç uyanık, aktif, gözler açık.

2- Alfa dalga ritmi: 13–8 Hz arası frekans gösterirler. Genliği 100 mikro volttur.Özellikler: Gözler kapalı (dalgınken düş görmede gözler açık), beden gevşek, süjelerin çoğunluğu olup bitenin bilincinde. Hafif ipnoz, meditasyon, “bio–feedback” hali, dalgınken düş görme , ‘uyku uyanıklık arası’ ve ‘trans’ gibi kimi değişik bilinç hallerinde alfa ritmi oluşur. Ancak transta alfa dalgaları süreklilik göstermezler. Alfa ritminin DDA fenomenleriyle ve özellikle telepati fenomeniyle yakından ilgili olduğu sanılmaktadır. Monoton bir uyarana dayalı konsantrasyonla veya iç ve dış uyarılmanın minimum düzeye indirilmesine yönelik çeşitli yöntemlerle elde edilebilir. Alfa ritminde süjenin gözleri kapalı, fakat zihni uyanıktır. Zihinsel bir faaliyet veya gürültü gibi düzensiz bir dış uyaran karşısında, süje gözlerini açmasa da, alfa ritmi yerini beta ritmine bırakır.

3- Teta dalga ritmi: 8–4 Hz arası frekans gösterirler.Özellikler: Derin bir gevşeme, uyuşukluk, hafif uyku. Süjelerin çoğu olup bitenin bilincinde değildir. Kimilerinin teta ritmini meditasyon ve bio–feedback halinde de yakalayabildikleri görülmüştür.

4- Delta dalga ritmi: 4–0 Hz arası frekans gösterirler. Özellikleri: Derin uyku ve bilinçsizlik.

Bilgi

Bilgi, insanın varlığı tanıma ve anlama isteği sonucu ortaya çıkan, düşünen özne ile nesne arasındaki ilişkidir.

Biliminsanı

Bilim tanımı içinde çalışmayı kendine meslek edinen ve teorik ya da deneysel düzeyde bilgi üreten ve bunu yaymaya, aktarmaya çalışan kişi olarak tanımlanabilir. Decartes “Yalnızca hayvanlar durmaksızın vücutlarını besleyecek besini bulmakla uğraşırlar, ...insanların, temel düşüncesi, ruhun gerçek besini olan bilgeliği aramak olmalıdır” der. Bu bilgeliği arayan da biliminsanıdır. Biliminsanları, didinip duran işçi karınca gibidirler. Dev bir bilgi hazinesinin oluşmasına yardımcı olan birer hizmetkârdan başka bir şey değildirler. Tarihin belli bir döneminde oluşmuş stoktan alıp, buna biraz da kendilerininkini katarlar. Her biliminsanının çabası bilgi okyanusuna bir damla mürekkepli su katmak gibidir. Çok kısa bir süre sonra, yaptıkları işler -bireysel başarılarda hep olduğu gibi- özümsenir, yerlerine başka şeyler konur ve kaybolur. “Normal bilim” ya da “devrimci bilim” olsun fark etmez. Mutlaka zaman içinde diğer bilgiler içinde eriyip dağılacaktır. Okyanusa atılan bir damla mürekkepli su gibi.

Bilinç

Tanımlaması daha çok doğrudan olmasından ziyade dolaylı yollardandır (farkındalık gibi) ve birçok farklı şeyi ifade edebildiği için zordur. Çünkü bilinç ağırlıklı olarak kişisel bir deneyimdir. “Canlı maddenin öğretimini denetleyen özel bir öğretmendir, bazen yeterince eğitilmiş olan öğrencisi, öteki görevleriyle uğraşmak için yalnız bırakır” şeklinde basit ve anlamlı tanımlamaları da varsa da, “bir kişinin kendi varlığının/var oluşunun, duyularının, düşüncelerinin, çevresinin farkında olması” olarak da tanımlanır. İç durumumuzu sorgulayarak bir şeylerin farkında oluruz ve bilinçli bir varlık olduğumuzu hissederiz ve bilincin en önemli noktası da budur. Bilinç, çoğu kez "farkında olma, farkındalık" ile aynı anlamda kullanılır. Yani bilinçli kabul edilen varlıkların “nesnel/dışsal gözlem” ve “öznel/içsel gözlem”leri vardır. Öznelci kuramların tuzağına düşmemek elde değildir. Bilincin bütün tanımları temelde hep aynı gibidir. Ama her tanım “eski bir şişede yeni bir şarap gibi” sunulur. Ya da bazıları “görüntüyü kurtarmak” adına öne sürülmüşlerdir. Tanımı yapacak bir doctor universalis (evrensel bilgin) bulmak mümkün değildir. Ya da bekleyeceğimiz ani bilgisizlikten, ani bilgili bir duruma geçme, ani bir kavrayış (anagnoresis) mümkün gözükmemektedir.

Bilinçaltı

Altbilinç teriminin eşanlamlısı. Gerçekte bilinç süreçleri olmadıklari halde bilinç süreçleri üstünde etkisi bulunan ruhsal süreçler'i dilegetiren altbilinç ya da bilinçaltı deyimi, diyalektik felsefeyle idealist felsefeler açısından başka anlamlar taşıdığı gibi çeşitli yerli ve yabancı sözlüklerde çeşitli tanımlarla açıklanmaktadır. İdealist felsefeler onu, bilinç eşiğini aşamayan eksik algıların biriktiği bilinçdışı bir bölge saymışlardır. Öyle ki, Alman düşünürü Leibniz'in bulanık algı (Os. idrâkâtı müpheme, Fr. Perception obscure) adını verdiği bu eksik algıların bıraktığı bilinçdışı izler bu bölgede toplanıyor ve zaman zaman bilinci etkiliyordu. Bu bölge, esrarlı bir bölgeydi ve bilinmesi olanaksız izlerle doluydu. Bir zaman sonra Avusturyalı hekim Freud bu bölgenin sırlarını çözmeye çalışacaktı. Kimi sözlükcülerin güçsüzce bilinç (Os. Zayıfça şuûr, Fr. Faiblement conscient) deyimiyle dilegetirdikleri bu bölge, Freud'cülere göre unutulmuş ya da törebilimsel baskılarla bilincin dışına atılmış anı ve isteklerin gizlendiği bir bölgedir. Bu bölgedekiler bilince çıkmak için çabalarlar ve insanı hasta ederler. Kimi sözlükçüler onu belli belirsiz edindiğimiz bilinç deyimiyle tanımlamaktadırlar. Kimi sözlükçüler de eşikaltı (Os. Mâdûnüşuûr, Fr. Subliminal) deyimiyle anlamdaş sayarlar (Örneğin Bk. Cuvillier, Nouveau Vocabulaire Philosophique, Paris 1967, s. 178). Buna karşı Alman düşünürü Arthur Schopenhauer onu bilinmesi olanaksız bilinç temeli olarak tanımlar, daha açık bir deyişle, düşünüre göre bilinci bu bilinmesi olanaksızlar yönetmektedir. Oysa bilinçaltının ya da altbilincin bilinemeyecek hiç bir yanı yoktur. Herhangi bir olguyu algıladığımızda onunla birlikte ve onunla ilişkili olarak bir takım yan olgular da algılarız, ama ne onların üstünde durur ve ne de dile getiririz.

Bilinçaltı algısı

Bilinçli olarak farkında olmadan algılama.

Bilincin Değişik Durumu

Uyur veya uyanıklık durumunun “normal” den farklı bir durumda olmasını belirten terim ( anormal şuur durumu ) . ASC aynı zamanda hipnoz, trans, kendinden geçme ( ekstaz), uyuşma , meditatif ( dalgınlık) gibi tecrübeleri de içerir. ASC’nin mutlaka paranormal vasıflar taşıması gerekli değildir.

Bilokasyon

Aynı anda iki farklı yerde görünmek, bulunmak.

Bio-PK

Biyolojik proseslerde psikokinetik etkiler.

Bioaktinik

'' Kimyasal ışınımlama'' anlamına gelen bu terimi manyetik etkiler karşılığı olarak kullanmıştır. Bu manyetik etkileri olaylara iştirak edişlerinde ki özelliklere göre ayırmaktadır.

Fizik düzende ki medyomsal olayların meydana gelişinde, canlı vucutlardan çıkan ve ruhun emri altında olan bir cevher olmaktadır. Materyazlizasyon olaylarında da etken oldukları saptanmıştır. Ektoplazmik madde ile manyetik seyyalenin karışımına verilen bir isimdir.

Bitkisel Psişizm

Bitkilerdeki psişik fenomenler bütününü ifade eden bir terimdir. Bitkiler üzerinde 1960’larda başlayan parapsikolojik araştırmalar, bitkilerin, çevredeki insanların heyecan ve düşüncelerine duyarlı olduklarını, kendilerinin de heyecan ve bir tür belleğe sahip olduklarını ve insanlarla iletişim kurabilmelerini sağlayacak birtakım güçleri bulunduğunu ortaya koymuştur. Bitkilerdeki psişik algılamanın saptanması konusundaki çalışmalara en büyük katkıyı, yalan makinesi buluşuyla tanınan ABD’li araştırmacı Clave Backster yapmıştır. Backster, yalan makinesinin elektrotlarını bağladığı bitkilerle yaptığı deneylerde, makinenin ibresinin insanların heyecan halleri sırasında çizdiği çizgilere benzer çizgiler çizdiğini saptamıştır. Örneğin bir tehdit veya yaşamsal tehlike karşısındaki insan ve bitkinin heyecan halleri için, ibre aynı zigzagları çizmektedir. “Uluslararası İş Makineleri Kurumu”nun araştırma kimyageri Marcel Vogel, şifacılardan Ambrose ve Olga Worrel ve kimi Rus bilim adamlarının bitkisel psişizmin keşfine önemli katkıları olmuştur.

Bitkilerdeki normal yaşam etkinlikleri ve psişik fenomenler hakkında yapılan parapsikolojik incelemelerin sonuçları şöyle sıralanabilir:

1- Bitkilerde bitkilere özgü bir tür algılama vardır. İnsanların heyecan ve düşüncelerine duyarlıdır. Sahipleriyle aralarında yüzlerce kilometre uzaklık olsa da, psişik irtibatta olabilirler.

2- İnsanlarla iletişim kurabilir, onlara cevap verebilirler.

3- Bitkiler çeşitli enerjiler yayınlarlar. Bitkilerin de çevrelerinde, “kirlian fotoğrafçılığı” yöntemiyle fotoğrafları çekilebilen, birtakım vibrasyonlardan etkilenen bir enerji alanı vardır.

4- Dua, şefkat, ilgi ve sevgi tesirleri, klasik müzik ve şifacı medyomların tesirleri bitkilerin gelişiminin hızlı ve verimli olmasını sağlar. Buna karşılık, nefret, kin ve düşmanlık duygularını da algılarlar. Rock ve heavy–metal müziklerinden ıstırap duyarlar.

5- Bir tür bellekleri vardır. (Daha önce bir yaprağını kesmiş bir kişi, bulunduğu odaya girdiğinde grafiklerde, bitkinin korktuğunu gösteren çizgiler görülmekte, o kişi çıkıp, odaya başka biri girdiğinde bu olmamaktadır. Yani bitki kendisine daha önce zarar vermiş kişiyi unutmamıştır.)

6- Bitkilerin de heyecansal bir yaşamları vardır; çevrelerinde bulunanlardan hoşlanabilirler, felaket anlarında adeta kendilerini kaybederler.

Biyo gravitasyon

Doğu Avrupa ülkelerinde (Çekoslovakya ve SSCB’de) biyoenerji ve biyoplazma alanında incelemelerde bulunan kimi bilim adamlarınca ortaya atılan bir teoriye göre, canlı yapılara özgü olan ve fizikteki bilinen gravitasyon güç alanının özelliklerinden farklı özellikler gösteren güç alanına verilen ad. Canlısal çekim olarak Türkçeleştirilen biyogravitasyon, biyolojik makro moleküllerin oluşumundaki değişimler sırasında meydana gelen itme veya çekme tarzında kendini gösteren özel bir güç alanı tipidir. Biyogravitasyonun esasını düzensiz sıvı halden katı kristal haline geçmek isteyen protein molekülleri oluşturur denilebilir. Biyogravitasyon etkilerine yalnızca hücre düzeyinde değil, kas kısımlarında, sinir akımlarında, psişik fotoğrafçılıkta ve levitasyon gibi fenomenlerde de rastlanır.

Biyogravitasyon güçlerinin özellikleri şöyle sıralanır:

1- Yakın veya uzak mesafeden etki edebilirler;

2- Yöneltilip odaklaştırılabilirler;

3- Çekme veya itme tarzında bir kutupsallık gösterirler;

4- Bilgi aktarabilirler;

5- Dengeli bir madde alanındaki enerjiyi değiştirebilirler;

6- Kendileriyle birleşen alan, kendilerini doğuran kaynak yok olduktan sonrada kalıcılık gösterebilirler;

7- Olanaklı her alan ve enerji biçimine girebilirler

Biyoenerji

Evrensel yaşam gücü kavramına Doğu Avrupa ülkelerindeki (Çekoslovakya ve Sovyetler Birliği) bilim adamlarının vermiş oldukları ad. Fakat terimi onlardan önce ilk kullanan kişi, Avusturyalı hekim ve psikanalist Wilhelm Reich’tır (1897–1957). Reich, terimi yalnızca, “bedendeki yaşam enerjisi” anlamında ortaya atmıştı. Doğu Avrupa bilim adamlarına göre, her şeye bağlanan, denetlenebilen ve yönlendirilebilen bu enerji canlıların ve özellikle insanın bedeninden çıkar ve psikokinezi gibi psişik fenomenlerle ilgilidir.

Biyoenerji kavramının benimsendiği ve uygulama alanı bulduğu Doğu Avrupa ülkelerinde birçok tedavi tekniği biyoenerji uygulamalarına dayalıdır. Çek felsefeci ve psişik araştırmacı Dr. Zdenek Rejdak, bu tedavi tekniklerinin esasını, enerji dengesi bozulmuş bir hastaya bir şifacıdan yaşam enerjisinin (vital enerji) aktarılması şeklinde açıklar. Aktarım biyoenerji akımlarıyla olur ve dış aura yoluyla uzaktan da gerçekleştirilebilir.

Sayfa:  1 2 Sonra »
Glossary 2.7 uses technologies including PHP and SQL